Bir gün sokaktan geçen bir kadını bir hafta sonra tekrar gördüğünüzü hayal edelim, kadını ilk gördüğünüzde saçları boyalıdır, bakımlıdır, ikinci gördüğünüzde ise makyajsız ve başını kapatmıştır. Bu iki görüntü arasındaki farka dair yorum ilk başta kadındaki muhafazakarlaşma eğilimi olabilir ve bu eğilimin açıklamasını güncel politik tezahürler etrafında yaparız, belki de daha ileri giderek İslam’a dair kadının bilinçsizliğinden İslam’daki kapanma usullerini kadının farklı algıladığından bahsedebiliriz, bir adım daha giderek bu değişimin eleştirisi aşağılamaya yönelebilir ve yorum kadının cehaleti olabilir. Bölgedeki kapanma usullerini bilen bir göz ise kadının ailesinden bir erkeğin öldüğünü ve kadının bu ölümün ardından öğrenilmiş acıyı öğrenilmiş usullerle gösterdiğini söyleyebilir. Ölen erkek, kadının kocası ya da oğludur. Sözsüz bir iletişim söz konusudur ve kadın bu hareketiyle belki de İslam’ın ortaya çıkmasından çok daha önce olan bir geleneği üretiyordur, kadının dine dair düşüncesinde bir değişim olmamıştır. ne muhafazakarlaşmıştır ne de çıkarları doğrultusunda hareket ediyordur, o sadece bir şeyler anlatıyordur. Burada muhafazakarlaşan kadın değil kadının eylemini yorumlayan bakıştır, bakışı çerçeveleyen paradigma ve paradigmayı gözler önüne seren kavramlarla anlatılan kadının hareketi değil yorum merkezinin ne kadar haklı olduğudur.
Dönüştürücü radikal eleştiri olanı eleştirirken ya açık ya da gizil biçimde olması gerekeni de söyleme ve onu kutsallaştırma eğilimindedir. Olması gereken ise eleştirinin amacı yani eleştiri aracılığıyla dönüştürülmek istenen yaşamdır. Dönüştürücü radikal eleştiri geçmişte olan üzerinden değil gelecekte ya da o anda olması gereken üzerinden muhafazakardır. Dönüştürücü radikal eleştirinin sıkıntılarını radikal bir feminist grup kendi içeresinde yaşamıştır. Karşıt olarak konumlandırdıkları erili eleştirirken olması gerekeni kurguladıkları noktadan itibaren kendi içlerinde parçalanmaya başlamışlar ve bir grup aktivistin grubun içerisinden çıkmasıyla sonlanan bir süreç yaşamışlar ve güç kaybetmişlerdir.
Eleştirinin merkezini olması gereken üzerinden alınmayacaksa nerede bulabiliriz, eleştirilenin yerine yenisi konulmayacaksa ve bir öneri sunulmayacaksa susması mı gerekir sadece değişimlere bakan bir gözün. Eleştirinin merkezini değişken bir kavrama indirgeme taraftarıyım, sosyal tam olma haline...
Bu metin sosyal medya üzerinde sosyal tam olma halinin izdüşümü olan sanal sosyal tam olma halini aramak üzerine inşa edilmiştir ve paradoksal biçimde metinde sanal sosyal tam olma haline geçecektir.
Tüketim tartışmalarındaki bir yaklaşıma göre insan başta tamlık halindedir daha sonra enerjisi azalır, tekrar o baştaki tamlık haline dönmek ister, onun için uğraşır. Örneğin toktur insan zamanla acıkmaya başlar ve doymak ister, baştaki tamlık hali tokluk halidir, yemek yemesi ise tüketim. Fakat bu tamlık düşüncesi ise tutarsız bir fantezidir örneğin yemek yeme eyleminde bile vücut o eylemi yerine getirebilmek için enerji harcamaktadır, besinlerin vücuda girmesiyle onların parçalanma işlemi de başlamaktadır. Tam olma hali ulaşılamayacak olanı simgelemektedir, ironik biçimde ideal olan hali. Ayrıca insan salt fizyolojik bir varlık değildir aynı zamanda yüzeysel olarak tanımlarsak sosyal bir varlıktır, o halde sosyal insanın sosyal tam olma hali nedir? İnsanın sosyal tam olma haline ulaşmaya çalışırken, fizyolojik tam olma haline ulaşmaya çalışırken tükettiklerinde bir kırılma yaşanmaktadır. Örneğin yemek yeme salt fizyolojik bir istek değil, mekan, yenilenin ne'liği, yemek yerken kullanılan nesneler, yemek yenilirken yemeğe olan yaklaşım vb. sonsuz değişkenin ve değişkenlere yüklenen anlamın gölgesinde sosyal tam olma halinde tüketilen olmaktadır, bu noktada tüketilen salt yemek değil yemek yemenin kendisidir.
Sosyal tam olma halini eleştirel bir kavram olarak kullanabiliriz fakat bu iddiayı öne sürmeden önce kavram karmaşasına düşmemek için; kendini gerçekleştirmek, kendine ulaşmak şeklinde kavramsallaştırabileceğimiz özelde Hint felsefesinin genel olarak ise doğu felsefesinin ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulan insan düşüncesinden ayrılmamız gerekir. Kendini gerçekleştirme düşüncesi tehlikelidir çünkü insanları doğuştan farklılaştıran bir görünüme sahiptir. Senin bir özün var ve o öze ulaşmak için değişik aşamalardan geçmen gerekir, bu özü anlamak ve onu gerçekleştirmek kendini gerçekleştirmek olarak algılanır. Isıtılıp ısıtılıp satılan bu düşüncenin bir çok çıktısı etrafta görülebilir. Sosyal tam olma halinden kast edilen dönüştürücü eleştirinin eleştirisi ile paraleldir, hayata dair her perspektif olanı ve olması gerekeni tanımlar, bu tanımlamalar ışığında ideal sosyal tam olma halini üretir, o perspektiften yaşama bakanlar ise ideal sosyal tam olma hali için o perspektif tarafından üretilen eylemleri, beğenileri, kavramları tüketmektedir.
Tanıştığımız herhangi bir insan başlangıçta boş kağıt gibidir, daha sonra iletişim kurmadan önce bir çok faktörün devreye girmesiyle onun resmini çizmeye başlarız. Bu faktörler iletişimin ilk başladığı mekan, o an onun görünüşü, mekanda bulunma nedenleri. İletişime geçirdiği andan itibaren ses tonu, hareketleri vb. karşınızdakinin bedensel eylemleri ile o resim daha da derinleşmeye başlar. Fakat daha baştan o insana geçmişin ve sosyal tam olma halin yüklü olarak bakılmıştır, hem fırça hem de kullanacak renkler daha o insanı görmeden önce ele alınmıştır. Resim çizilirken aynı anda o resim kategorize edilmeye başlanır ve zihindeki tablolar manastırına kaldırılır. Benzerlikler ve benzerlikler üzerinden üretilen bilgi çerçevesinde o resim çizilmeye devam edilir aynı anda benzerlikler üzerinden üretilen bilgiyle hem geçmişteki hem de gelecekteki resimler çizilmeye devam eder. Benzerliklerin bilgisi salt deneyimin ürünü değildir, aynı zamanda senden önce üretilen bilginin de taşıyıcısıdır, bu bilgi üzerinden resmi tanımlamalar ve bu tanımlar çerçevesinde resme karşı eylemlerini biçimlendirirsin. Tablo çizme eylemi tek taraflı değil karşılıklıdır bu nedenle biçimlendirdiğin eylemlerle karşındakinin resmini çarpıtmaya başlarsın. Karşındaki senin sen karşındakinin yarım bozuk resimlerini çizerken aynı anda “kendi” tablonu da çizersin. Dışarıya yansıttığın sadece o tabloda kendini göstermek istediğin kısımlardır fakat o “kendi” tablosu da sürekli çizilen bir resimdir. Kendi tablosunun çizilmesinde en etkili güç o ideal sosyal tam olma hali illüzyonudur.
Bilişim teknolojisinin gelişmesiyle ortaya çıkan/çıkartılan sosyal medya terimi başlı başına sıkıntılı bir tanımlamadır. Platformlara sosyal medya denilirken kast edilen her kullanıcının kendini haber veren, haberi toplayan ve paylaşan ve yorumlayan olarak yaşamını her hangi bir yayın yapan kanala benzetilmesidir. Fakat bu tanımlama sosyal medya sitelerine bakıldığında tutarsızdır çünkü sosyal medyada haberin nesnesi kullanıcının kendisidir, haberi yayma işlemini de kullanıcı tarafından yapılır. Kullanıcı kendisini haberin nesnesi yaparken aynı anda sosyal tam olma halinin izdüşümünü yaratarak sanal sosyal tam olma halini ortaya çıkartır. Herhangi bir gezi rehberini elinize aldığınızda gördüğünüz sadece orada mutlaka görülmesi gereken yerler değil, o bölgede görülmesi istenilmeyen, gözlerden kaçırılmak istenilen yerlerdir de. Gezi rehberi hem gösterilmek istenileni hem de gizlenmek istenileni bünyesinde taşır. Benzer şekilde sosyal medya ağlarında yaratılan profiller kullanıcının hem görülebilir kılmak istediği özellikleri hem de gizlediği özellikleri bünyesinde taşır. Gezi rehberlerinin çizdiği harita o bölgede yaşanılan güç ilişkilerinin ürünüyken sosyal medya sitelerinde yaratılan profil kullanıcının sosyal tam olma halinin ürünüdür ve paradoksal biçimde sosyal tam olma halinde tükettiğidir.
image source: Imsomnio by MaxHierro on DeviantART
image source: Imsomnio by MaxHierro on DeviantART
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.