5 Mart 2012

3 Aforizmalar Çağında Özdemir Asaf Olamamak


“Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki.”

Sigmund Frued

Aforizmalar çağında yaşıyoruz. Kısa cümleler kuruyor ve en doyurucu anlamların çıkarılmasını bekliyoruz. Artık bağlaçlar azaldı. Çok hızlıyız çünkü. Söylenmesi gereken hemen söylenmeli, anlaşılması gereken hemen anlaşılmalı ve unutma işlemi hemen gerçekleşmeli. Hafızamız, dağarcığımız ve hatta anlam dünyamız 140 karakterle sınırlanmaya başladı. Bir twit mesafesinde iletişim kurmaya çalışıyoruz. Devir artık çok okuyan, çok yazan, üretenlerin değil, çok az, çok zekice tasarlanmış ve çok kısa sürede tüketilmeye ihtiyaç duyulan 140 karakterlik yazarların devri. Özdemir Asaf yaşasaydı ve bir twitter hesabı olsaydı muhtemelen sosyal medya denilen mecrada en fazla takipçisi olan kişiydi şimdi. Aslında şimdi ona da gerek yok, nasıl olsa herkes yuvarlağın bir köşesi olmaya aday. Etraf aforizmalardan geçilmiyor. Herkes, bilgece tasarlanmış ve yüzde küçük bir tebessüme yol açacak mizah yüklü tanımlamalarla birbirine her an hayatın anlamına dair mottolar yolluyor.


Peki hangi ara bu duruma geldik? Bu kadar mı hızlandı hayat? Bu kadar mı hızlı tüketmek zorundayız her şeyi? Milan Kundera “Yavaşlık” isimli eserinde hız ile unutma arasındaki bağlantıya dikkat çekici bir biçimde yaklaşır. Ona göre düşünen insan yavaşlar. Unutma ile hız arasında kesin bir bağlantı vardır ve hız akıl almaz biçimde unutmayı kolaylaştırır. Hatta Kundera yolda yürürken aklına bir şey gelen insanın yavaşladığı ve bazen durduğu örneğini verir. Modern kapitalist toplumun dinamik yapısı bizi apansız biçimde içine hapsettiğinden beri bu hızla doğru orantılı olarak daha çabuk unutmaya başladık her şeyi. Artık slogan atarak konuşan, haberlerin sadece başlıklarını tartışan ve herhangi bir konuda derinlik kazanmaktansa her konudan biraz anlayan bireylere dönüşmeye başladık. Başladık ki, tam o sırada tweeter imdadımıza yetişti. Biriktirdiğimiz tüm entelektüel kapasiteyi 140 karaktere sığacak biçimde küçük bir hap haline getirip, üzerine birazcık mizah sosu ekleyerek sanal alemde sunmaya ve en zeki ödülünü almaya çalışıyoruz şimdilerde. Ne kadar çok takip ediliyorsak o kadar zeki sayılıyoruz. Uzun metinler okunmuyor, hatta sıkıcı bulunuyor. Sen bile kim bilir yazının burasına gelene kadar arada neler düşündün. Bu noktaya kadar okuduysan ayrıca tebrik ederim seni sayın okuyucu. Demek ki hala umut var.

Diğer yandan da insan merak etmiyor değil; 140 karaktere sığacak biçimde tasarlanmış zeka ve mizah yüklü tüm bu cümleler acaba dili zenginleştiriyor mu yoksa kısırlaştırıyor mu? Lexicon ne alemde? Belki de sorular bunlar olmamalı. Belki de Kaptialist toplumun “az laf, çok iş” twittinin somut karşılığıdır tüm bunlar ya da basit bir karikatürü.

Tamam, seni daha fazla bunaltmayacağım. Zaten iyi kötü twitterdan haberin varsa, 140 karakterlik aforizmalar sayesinde her şeyi kısa yoldan anlamaya çalışan beynin, burada nispeten daha uzun bir biçimde anlatılan hikayeyi çoktan kavramıştır.

3 yorum:

  1. iç iç nereye kadar10 Mart 2012 11:05

    uzun zamandır benim de kafamı kurcalıyor bu bahsettiklerin. nerelerden buralara geldik sorusuna yanıt arıyorsan mesela dizilere bakabilirsin. üreten beyinler bile artık dizi izliyor. ve dizilerin devamlı olabilmesi için hızlı tüketilmesi ve çabuk hazmedilebilmesi (izlenmesi) gerekiyor. gerisini anladın sen zaten. götümü kaldırabilsem kendi çapımda dur diyeceğim ama kalkmıyor. (ama 'yorum' yapabilmek için robot olmadığımı kanıtladım.)

    YanıtlaSil
  2. gorunuse gore radikal gazetesinin bu haberine ilham kaynagi olmussunuz sayin haymatlos :
    http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1081576&CategoryID=138

    YanıtlaSil
  3. Serdar Kuzuloglu'ndan yine twitter ve ucuculugu uzerine - bence unutma uzerine tespit dikkate deger-

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye