Kuaför ile berber arasındaki ayrıma dair konuşmak esas itibariyle Martin Heidegger’in* yaptığı ayrıma işaretle “tekhne” ve “teknoloji”, belki bir anlamda da modern öncesi ve modern sonrası hakkında konuşmaktır. Bu doğrultuda konuyu açacak olursak, Heidegger’e göre modern insan özneyi merkeze koyan bir tavra sahiptir. Yani karşısındaki şeyi kendisine dışsal olarak algılar. Modern öncesi dönemde ise bu tip bir algılama biçimi söz konusu değildir. Söz gelimi “Grekler karşılarına kendiliğinden çıkan her şeyi açık bir şekilde alımlamışlardır.” Onlara göre karşılaşılan her şey “mevcut olandır”. Tekhne de işte bu “mevcut olmanın” formlarından biridir. “İnsan, tekhne’de, sanat ve el becerisi aracılığıyla, bir şeyin öne çıkmasına katkıda bulunan diğer öğelerle (“madde”, “görünüm”, “çevreleyici sınırlar”) birlikte etkindir ve bu öğeler birliğine katılır.” Bu anlamda, berberin müşterisi ile kurduğu ilişki Greklerin düşünce sistemine oldukça yakındır. Berber sanat değilse de zanaat ve el becerisi aracılığıyla, tıpkı tekhnede mümkün olduğu gibi bir şeyin öne çıkmasına (saç veya sakal şekli) katkıda bulunan diğer öğelerle (müşteri, televizyon, çay, aynalar, muhabbet, çırak…) birlikte etkindir ve bu öğeler birliğine katılır.
Kuaförün durumu ise tekhne ile değil teknoloji ile açıklanabilir bir bütün sunar bize. Kuaför söz dinlemez bir meslek erbabıdır. Siz ona ne anlatırsanız anlatın, nasıl bir model istediğinizi söylerseniz söyleyin, kendi bildiğini uygulamakta ısrar edecektir. Bunu da çoğunlukla kendi içinde gizil bir biçimde mevcut olduğunu düşündüğü sanatsal ve estetik kaygılara, güdülere bağlayacaktır. Öyle ki, bu tavır bir müddet sonra bir çeşit iktidar mücadelesine dönüşür. Çünkü o koltuğa oturulduğu anda kuaför oturan kişiyi tual, kendisini de ressam olarak görmeye ve bu anlamda “malzeme”si üzerinde tahakküm kurmaya başlar. Tüm estetik kaygılarına rağmen kuaför o noktada bir sanatçıya değil modern tekniği icra eden bir eyleyiciye dönüşür. Çünkü Heidegger’in de ifade ettiği gibi modern tekniğin gerçek kökeni “denetleme girişimi”nde yatar. Kuaför kendi bildiğini okumakla birlikte denetleme girişiminde bulunur. Modern teknik artık doğanın içinde değildir, onu karşısına almıştır. Kuaförün kişiyi karşısında alan tavrının Heidegerci bir yorumudur bu. Oysa berber sizle birlikte hareket eder. Sizle beraber televizyona takılır, koyu bir sohbete girer, zaman zaman omuza değdirir (bkz. Berber Değdirmesi); berber ile müşteri arasında mesafe minimumdur. Berber dükkânında her şey oranın parçasıdır. Kuaför ise “salon”da çalışır. Burada “salon” ve “dükkân” arasındaki ayrıma da dikkat kesilmek gerekir. Çünkü “dil, varlığın evidir” ve bir şeyi adlandırmak onu davet etmektir. Kuaför, mekânı “salon” olarak adlandırarak bir çeşit saygınlık inşa ettiğini düşünür, saygınlığı davet eder. Berber ise bu tip kaygılardan uzaktır, çünkü o kalenderdir. Salon kuaför için bir çeşit laboratuardır; koltuğa oturanlar ise “şeyler”. Kuaför tıpkı modern bilim adamı gibi “şeylerin kendilerinde oldukları şekilde mevcut olmalarına izin vermez. O, şeyleri yakalar, nesnelleştirir ve kendi karşısına koyup (geganständlich machen) onları kurar (konstruieren). Ve bunu da şeylerin tasarımını kendisine özel bir şekil vermekle yapar.”
Tüm bunları arka arkaya sıraladığımızda anlarız ki kuaför çağın insanıdır, berber her dönemin. Kıl var oldukça berber de zanaatkâr olarak varlığını sürdürecektir, fakat içinde yaşadığımız dönemin ruhu (zeitgiest) dönüştüğünde kuaför mazi olarak kalacaktır. Üstat Karl Marx’tan devşirme bir veciz ile kapatalım o halde: “Dünyanın tüm berberleri, birleşin; makaslarınızdan başka kaybedecek bir şeyiniz yok.”
*Yazıdaki tırnak içinde kullanılan bütün alıntılar tek bir kaynaktan aktarılmıştır; Bkz: Martin Heidegger, Tekniğe Yönelik Soru, Afa Yayınları, 1997, Çev: Doğan Özlem. (Kitabın orijinal metni için ise “Vortäge und Aufsätze” içinde “Die Frage nach der Technik” başlıklı bölüme bakılabilir.)
Kuaförün durumu ise tekhne ile değil teknoloji ile açıklanabilir bir bütün sunar bize. Kuaför söz dinlemez bir meslek erbabıdır. Siz ona ne anlatırsanız anlatın, nasıl bir model istediğinizi söylerseniz söyleyin, kendi bildiğini uygulamakta ısrar edecektir. Bunu da çoğunlukla kendi içinde gizil bir biçimde mevcut olduğunu düşündüğü sanatsal ve estetik kaygılara, güdülere bağlayacaktır. Öyle ki, bu tavır bir müddet sonra bir çeşit iktidar mücadelesine dönüşür. Çünkü o koltuğa oturulduğu anda kuaför oturan kişiyi tual, kendisini de ressam olarak görmeye ve bu anlamda “malzeme”si üzerinde tahakküm kurmaya başlar. Tüm estetik kaygılarına rağmen kuaför o noktada bir sanatçıya değil modern tekniği icra eden bir eyleyiciye dönüşür. Çünkü Heidegger’in de ifade ettiği gibi modern tekniğin gerçek kökeni “denetleme girişimi”nde yatar. Kuaför kendi bildiğini okumakla birlikte denetleme girişiminde bulunur. Modern teknik artık doğanın içinde değildir, onu karşısına almıştır. Kuaförün kişiyi karşısında alan tavrının Heidegerci bir yorumudur bu. Oysa berber sizle birlikte hareket eder. Sizle beraber televizyona takılır, koyu bir sohbete girer, zaman zaman omuza değdirir (bkz. Berber Değdirmesi); berber ile müşteri arasında mesafe minimumdur. Berber dükkânında her şey oranın parçasıdır. Kuaför ise “salon”da çalışır. Burada “salon” ve “dükkân” arasındaki ayrıma da dikkat kesilmek gerekir. Çünkü “dil, varlığın evidir” ve bir şeyi adlandırmak onu davet etmektir. Kuaför, mekânı “salon” olarak adlandırarak bir çeşit saygınlık inşa ettiğini düşünür, saygınlığı davet eder. Berber ise bu tip kaygılardan uzaktır, çünkü o kalenderdir. Salon kuaför için bir çeşit laboratuardır; koltuğa oturanlar ise “şeyler”. Kuaför tıpkı modern bilim adamı gibi “şeylerin kendilerinde oldukları şekilde mevcut olmalarına izin vermez. O, şeyleri yakalar, nesnelleştirir ve kendi karşısına koyup (geganständlich machen) onları kurar (konstruieren). Ve bunu da şeylerin tasarımını kendisine özel bir şekil vermekle yapar.”
Tüm bunları arka arkaya sıraladığımızda anlarız ki kuaför çağın insanıdır, berber her dönemin. Kıl var oldukça berber de zanaatkâr olarak varlığını sürdürecektir, fakat içinde yaşadığımız dönemin ruhu (zeitgiest) dönüştüğünde kuaför mazi olarak kalacaktır. Üstat Karl Marx’tan devşirme bir veciz ile kapatalım o halde: “Dünyanın tüm berberleri, birleşin; makaslarınızdan başka kaybedecek bir şeyiniz yok.”
*Yazıdaki tırnak içinde kullanılan bütün alıntılar tek bir kaynaktan aktarılmıştır; Bkz: Martin Heidegger, Tekniğe Yönelik Soru, Afa Yayınları, 1997, Çev: Doğan Özlem. (Kitabın orijinal metni için ise “Vortäge und Aufsätze” içinde “Die Frage nach der Technik” başlıklı bölüme bakılabilir.)
içelim güzelleşelim
YanıtlaSil