1 Nisan 2010

2 Trans-Humanizm

“Yere kadar inen camları olan bu modern binanın karşısındaki yürüyüş yolunu kullananlar, seks yapan çiftleri, duştan yeni çıkan müşteriyi, kısacası aklınıza ne gelirse onu görüyormuş.”

Big Brother bu sefer izlenmeyi tercih etti. “Newyork’ta, Meatpacking District’teki viyadüğün yanında yükselen The Standard Oteli’nin tüm odaları ve duşları transparan!”

Yüksek haz ilkesiyle yola çıkan ve pek tabi bu ilke lafını ağzına ve zihnine almadan “iç güdüsel” olarak hareket eden bir nevi yeni yaşam tarzı. Tarzlarını kamusal alan içerisinde dayatmaktan öteye geçerek ifşa eden, bangır bangır reklam eden bir şuursuzluk.

Son dönemlerde şirketlerin yönetim kurullarında, organizasyonların temel hareket ilkelerinde, politika yapıcıların düsturlarında, bilim adamlarının ölçü cetvellerinde görünen “duygusal zekâ” mefhumuyla birebir ilişkili bu transparan hayatlar.

Bugüne kadar büyük bir histeriyle izlendiğimizi, panaptikon mimarisiyle çevrelendiğimizi düşünen zihniyetin değişmesi gerektiğinin kanıtıdır bu evvelinde. Artık izlediğini düşündüğümüz sistemlerin yaşam tarzları kendini popüler temaşalar olarak kamuya açıyor. Kendi iç dinamizmini halka açıyor. Her ilkesini, her hareket tarzını ve markalaşmış yaşamını birer hisse senedi gibi satıyor.

Duygusal zekâ da burada devreye giriyor. Hayatlarını tüm duygusallığıyla kamusal alanlarda yaşayanlar, aşkın veya romantizmin mistisizmini duygusal içerimlerde değil tersine biçimsel kalıplarda görenler markalaşmış yaşamların birer kötü kopyası olarak anlamlandırıyor kendini.

Post-fordist üretim zihniyetinin parça başı denetimci anlayışı kendisini parça başı hayatlar kurarak meşrulaştırıyor.

Marx’ın savlarından biri baş üstüne çevriliyor. Artık metalar âlemi büyüdükçe ruhlar âlemi küçülmüyor. Ruhlar âlemi metalaştıkça metalar ruhsallaşıyor. Ferrarisini satan güdük bilgeler, yaşam koçluğu desteğiyle filozoflaşıyor.

Yeni sözümüz şu olsun; epistemolojik tahakkümün yarattığı rasyonel tahayyüller yerini ontolojik sapkınlıkların yarattığı duygusal dışavuruma bırakıyor.

Hepimiz duygusallaşıyoruz. Çünkü piyasa değeri yüksek. Bu sırada ruhlarını aramaya çıkan Jan Valjeanlar artık bir piskopos yerine marketing uzmanlarının değer kademesini kabulleniyor.

2 yorum:

  1. Üstat Babaaa'dan yine filozofça dile geirilmiş muhteşem bir yaklaşım tarzı. "Epistemolojik tahakkümün yarattığı rasyonel tahayyüller yerini ontolojik sapkınlıkların yarattığı duygusal dışavuruma bırakıyor" sözünden de farkedileceği üzere, anlaşılmazlığı kendisine düstur edinmiş bir kalem o. Belki de yeni konulara yelken açmanın hevesiyle Gratel misali ekmek kırıntıları atmakta felsefe yollarına.

    Sizi bir kez daha tebrik etmek gerekiyor üstat. Ellerinize sağlık.

    Dr. Heimat Lose

    YanıtlaSil
  2. Babaaa'nın kavramsal tercihlerine ve söylem setine dikkat kesilmekte fayda var.

    Felix Sarotti

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye