0 Zinos



Bilime olan merakı küçük yaşlarda, “tavşanların gözü neden kırmızıdır”, “tavuklar neden uzun süreli uçuşlar yapamazlar” gibi soruların kafasını kemirmesiyle kendini ele verir. Fakat bu tür soruları yanıtlamaya çalışırken ki deneysel çalışmalarının aslında birer işkence olduğunu bacağını aynı yerden beş ay arayla iki kez kırınca anlar, ancak merak duygusunu bastıramaz ve bu kez inek otlatırken karıncaların sosyal davranışlarını incelemeye başlar. Daha sonraları, iki yılda üç şehir, üç lise değiştirince “köy-kent”, “göç”, “topluluk”, “toplum”, “kültürel farklılıklar”, “toplumsal hareketlilik” gibi sosyolojik sorunsallar iyice dikkatini çekmeye başlar. Nihayetinde kendini akademide bulur. “Denizler Âleminde Hamsinin Sınıfsal Konumu” adlı doktora teziyle hamsi bir balık mıdır değil midir tartışmalarına getirdiği çığır açıcı yorumlarıyla dikkatleri üzerine çeker. Daha sonra evlenir ve Wittgenstein gibi bir dağ köyüne giderek öğretmenlik yapar. Fakat burada “yeni insanın yaratılması” gerekliliği hakikatini fark etmesi uzun sürmez. Bu bağlamda ele aldığı “Ayağıma battı çöğür böğür böğür böğürüyorum. Koşun ekin’e çağırıyorum” adlı bildirisinden sonra sınıfın sosyal teorisyenleriyle tekrar bir araya gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye