1980’lerden 2000’lere Çizgi Filmler ve Voltran Örneği: Kolektivizmden Kahraman İdealine
“Kahramanı yaratan, koşullardır.”
Christopher Caudwell
Christopher Caudwell
1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında doğanlar için çizgi filmlerin hayatlarındaki yeri ve bir toplumsal ajan olarak rolü çok büyüktür. Bu yıllar aynı zamanda çizgi roman kültüründen yavaş yavaş uzaklaşmayı ve çizgi film kuşaklarına doğru bir geçişi temsil eder.
Dönemle ilgili akla gelen ilk örnek hiç kuşkusuz, bir Japon çizgi filmi olan Voltran’dır. Voltran, çizgi film ve çocuk dünyasında oldukça önemli bir şöhrete sahiptir. Onu bu kadar önemli kılan nedir peki? Voltran her şeyden önce kolektivizmin önemli bir temsilidir. Hatırlayanlar olabilir ama yine de anlatmakta fayda var: Voltran tam olarak 5 kişiden oluşan ve bir araya gelmeden düşmana karşı her koşulda başarısız olan bir robotlar birliğidir. 5 aslan robot, kullanıcıları olan 5 genç (ki çocuk yaştadırlar daha) tarafından tehlike anlarında buluşmak suretiyle gizemli mekânlarında tutulurlar. Voltran’ı oluşturan şey bu aslanların bir araya gelmesi ve bu doğrultuda hepsinin Voltran’ın bir uzvunu yönetmesi şeklinde açıklanabilir (kollar, bacaklar ve kafa). İşte Voltran’ı ayrıcalıklı kılan nokta, bu bir arada olma halidir. Çünkü düşman robot istisnasız hiçbir bölümde, aslanlar birleşip Voltran’ı oluşturmadan yok edilemez. Bu yüzden Voltran kolektif bir bütündür. Ama asla “bir” değildir, her zaman “birlik”tir. Eğer illa bir kahraman aranıyorsa da o kahraman “1” kişi değil, kişilerin toplamıdır. Voltran bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı o dönem çocukları için bir çeşit kırılma noktası olmuştur.
Voltran sonrası dönem olarak adlandırılabilecek süreç ise ortalama 90’lar başından bugüne kadar gelmektedir. Bu süreç (Voltran’ın aksine) çocuklara kahraman ideolojisinin en çok pompalandığı yılları işaret eder. Tabi esasen toplumsal arka planda var olan şey neo-liberalizm hegemonyası, onun yaşam pratiğine dönüşen bireycilik, pasifizm ve atomizasyondur. Superman, Supergirl, Spiderman, He-man, …man, …girl* gibi bütün bu kahraman adamlar ve kadınlar üstün güçlere sahiptir ve kahramanlıklarını esasen bu güçlerinden alırlar. Oysa Voltran’ı oluşturan unsur, özel, aşkın bir güçler birliği değil gayet basit biçimde insan emeğiyle üretilmiş makinelerdir. Biz Voltran’ı meydana getiren ortalama koşulları biliriz. Hatta iyi bir eğitimle Voltran’ı oluşturan aslanlardan birini kullanabileceğimize de inanabiliriz. Fakat bu süper kahraman denilen şahsiyetlerin güçleri nedense, bizim hiçbir zaman ulaşamayacağımız ya da kendimizi dönüştüremeyeceğimiz niteliktedir. Örneğin Kripton’da doğmuş olmak, tesadüfen gen yapımızın değişmesi veya gamma ışınlarına maruz kalmak gibi. Kahraman ideolojisi işte bu yolla bizi pasifize eder. Kahraman olamayacağımız için, her zaman bir kahramanı beklemeye mahkûm ediliriz. Tek başımıza da zaten elimizden bir şey gelmemektedir. Her durumda suçlanacak kişi de bellidir minnet dilenecek kişi de. Eğer suç unsuru olaylar çoğalıyorsa bu kahramanın yetersizliğindendir. Mesela yoksulluk asla bir etken değildir. Sistem sorunsuz işler.
Toparlarsak en başta da dediğim gibi illa ki bir kahraman aranacaksa o “ben” değilim. O, “biz”iz. Biz üretenleriz; Voltran’ı birleştirenler. Bizim aşkın güçlerimiz yok ama birlikteliğimiz var, onların ise kahramanları.
Kahramanlar burjuvaziye, VOLTRAN İSE PROLETERYAYA AİTTİR.
* Her ne kadar kahramanlar arasına birkaç kadın karakter ‘serpilmiş’ olsa da kahraman ideolojisi her zaman için cinsiyetçidir. Güç, cesaret, korkusuzluk gibi kahramanlık öğeleri hep erkeklere atfedilmiştir. Kadınlar çoğunlukla erkek kahramana âşık olan romantize bir tipoloji oluştururlar. (Meraklısına not: Voltran’da Mavi Aslan kadındır, prensestir ve çok etkindir.)
Siz kafayımı yediniz yoksa sadece kendini çok zeki hissetmek isteyen ama toplumdan kopmuş hıyarlarmısınız.
YanıtlaSilKendi adıma şöyle cevaplayabilirim;
YanıtlaSil-"siz kafayı mı yediniz"
-evet, sanırım yedim. rahatım böyle.
-"yoksa sadece kendini çok zeki hissetmek isteyen..."
-o kadar çok aptallık yapıp, o kadar aptal bir dünyada yaşıyorum ki, bazen insanın kendisini çok zeki hissetmesi moralini yükseltiyor. yaşam sevinci yüklüyor.
-"ama toplumdan kopmuş..."
-hımm, kesinlikle. kopmak lazım. denemelisiniz.
-"hıyarlarmısınız"
-belki de. istemeden bunun size bir kötülüğü mü dokundu. eğer bir kötülüğü yoksa yaz mevsimidir yiyin afiyetle.
deliyseniz iyi çok zekisyeniz dahada iyi bide toplumdan kopmuş hıyarlarsanız dadından yenmez...
YanıtlaSilİltifat olarak almalı mıyım bilemedim? Ne dersiniz? Zeka ölçütünün ne olduğunu bilir gibi konuşan arkadaşımızın seviyelerin şuuru üzerine yapacağı yorumlar bizi aydınlatmaz mı?
YanıtlaSilHayır şimdi Voltran'da kullanılan makineler gerçek oldu da benim mi haberim yok. Öyle bir yorum var ki sanki kara borsada bile var hatta uzayda bu makinelerle gezen çeteler bile oluştu da spiderman olmak zor.
YanıtlaSilHehe yazar beyler zaten hızlı geçmiş o bölümü.
objektif olamamak her düşünce tarzında büyük sıkıntı.
ama yazı güzel, zevkle okudum.
ekşisözlük'te bir başlıkta denk geldim bu yazıya. Acaip mantıklı ve güzel bir yazı olmuş. Gayrı takipçinizim.
YanıtlaSil