1 Mayıs 2009

3 Hikaye

Dünyanın üzerinde şöyle birkaç tur atıyor olsaydık, her insan denilen canlının birbirine benzer özellikleri olduğunu görürdük. Önce iki kolu ve bacağı sonra bir kafası ardından da gözleri ve burnu olduğunu. Denilir ki bu benzerliklerin geçmişte insan ırkı için önemi büyüktür. Garip olan şu ki benzerliklerin fiziksel olduğu her bakış açısı herkesi peşi sıra sürükleyen mahşeri bir kalabalığın tasvirini canlandırır bizde. İnsan ırkının yarattığı tüm uygarlıklar aynı nizamda peşi sıra dizilmiş, kat kat veya yan yana mimari yapılardan, peşi sıra geçilebilecek, yürünebilecek ve öylece durulabilecek sokaklardan ve buna benzer birçok teknik yapıdan oluşur. İnsan ırkının birbirini görmeden birinin diğerine benzediğini farketmeden, kitleler ve kütleler halinde bir arada bulunmadan varlığını devam ettirebileceği mekânlar, zamanlar ve olaylar vuku bulmuş olabilir midir geçmişte veya olabilecek gelecekte? Diğer tüm canlıları esef altında bırakmadan denilebilecek en sade ve en masum görüş şudur ki insan her ne kadar birbirinden kopamayan, binlerce yılın alışkanlığını üzerinde taşıyan bir canlı olsa bile hele ki sosyal bir canlı iddiasının nesnesi olsa bile, birbirinden ve diğer her şeyden tamamen veya kısmen farklı binlerce dünyası olan benzersiz farklılıklara sahip olabilmektedir. Peki nasıl?

Hikâye…

İnsanlığın bugüne kadarki en ileri uygarlığının en modern (veya ne derecede ise) kentinin en büyük meydanında birbirini ezme cüretini gösterebilecek hınca hınç kalabalıklar içinde bile insan kendi kodlarıyla okuduğu yaşamını yine kendi kodlarıyla hayal dünyasına taşıyabilmektedir. Yine o kalabalıkta yalnız kalabilmektedir. Çünkü diğer herkesin olduğu gibi onun da bir hikâyesi vardır. Tek bir insanın uygarlığı, kitlelerin birbirini görmeden geçebilecekleri yan yana sokaklara, binlercesinin yaşayabileceği fakat birbirinin varlığından bile haberdar olamayacağı kentlere sahiptir. Ve bu uygarlık kalabalıkta yalnız olmayı bildiği gibi yalnızken kalabalık olabilecek kadar da çoktur. Günün popüler furyasında “Anlatılan senin hikâyendir” cüretini, babili yok etmiş akınların, bizansı yıkmış savaşların, romayı yakmış isyanların bile üstünde görme telaşını siz de yaşamıyor musunuz? Hikâye tek kişi uygarlığının özgür dünyası iken anlatılan nasıl benim olabilir. En basitinden ben anlatmadıysam. Hikâye, anlatan kişinin anlattığı insanları, olayları, mekânları ve zamanları sırasıyla aktör, senaryo, dekor ve perde yapan bir sahne değil midir? Hikâye, sahibinin uygarlığında görev verdiği hayalleri sahneye çıkartır. Sahne, hikâye oldukça insanı anlatır, anlattıkça hikâye olur.

Ve şimdi koca dünyada savaşlarla, krizlerle ve her türden salgınla mücadele eden sözde uygarlık, kendi vicdanının riyakârlığına göz kırparak sloganlar üretmekte.

“Çocuklar Ölmesin”
“Savaşı Durdur” ve vice versa…

Bunun gibi sloganları yok sayıp üstüne koyabileceğim, söyleyebileceğim ve benim diyebileceğim slogan şudur: “Tek kişinin uygarlığı ölmesin” “Anlatılan sadece anlatanın hikâyesidir”

Birbirini görmeyen insanlar olduğumuz zaman kalabalık olabileceğimizi hiç düşlediniz mi?

3 yorum:

  1. birbirini görmemek, varlığını bilmemek anlamına gelmez ki.. birisi kendi hikayesini anlatırken, aynı hikayeyi başka birinin anlatmayacağını yani hikaye çatışmasının olmayacağını ve bunların sen kendi hikayeni değil benimkini anlatıyorsun diye hikaye savaşına girmeyeceklerini kim garanti edebilir?

    YanıtlaSil
  2. Şahane bir yazı...

    Ve fakat teklerin yani özel olanların algısına, hayallerine ve yargılarına musallat genellemeler, şablonlar, antibiyotiksiz paradigmal enfeksiyonlar :-), kategorik ilgi hapishaneleri büyük hikâyesizleştirme tanrısının hizmetinde görüngüyor...

    Bundan ötürü de ayrıca artık tek ve özel olan ilgi nesnesi olamıyor...

    Hür düşünceye koşan bu şahane yazının temel önermesinin genişletilme ihtiyacı gözardı edilmez ise yazı dadından yenmez bir hal alabilir...

    Elleriniz dert görmeye...

    YanıtlaSil
  3. "Hikaye" yi bir yazı dizisi olarak tasarladım devamı gelicek ve orada da "hikayelerin savaşı", "ilgi alanı nasıl bilgi alanına oradan da holywood hikayelerine dönüşür" gibi konular yer alıcak....

    Merak ediniz efenim ve ilgisiz bırakmayınız;)

    Saygılar....

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye