7 Nisan 2009

3 Bir Metafor Olarak Seçim Sandığı



-Çeşitli devirlerde şu ya da bu şekilde söylenegelen
bilindik ve benzer şeylerden sıkıldım!-

Veba ile kolera arasında tercih yapmanın sendromları arasında, salt sandığa gidip oy vermenin saygı retoriğiyle birlikte demokrasi aklı olarak kutsandığı bir seçimi daha geride bırakırken, o öyle kalsın daha fazla ileri gitmesin diyerek zihnimi açmak istiyorum. Politik çıkarımlar bir yana, oy kullanırken bir anda aklıma seçim sandıklarının biçimi geldi. Ne kadar da çok arı kovanına benziyor. Bilmem siz benzettiniz mi teorisyen kardeşlerim ama sanırım arıcılığa aşina biri olarak zihnimde beliriverdi. Her ne kadar arı kovanını oval bir biçimde zihninizde canlandırdıysanız da, o kovanlar arı maya çizgi filminde kaldı. Bildiğin seçim sandığı işte. 

Gerçi seçim sandığı ile arı kovanı arasında benzeşim kurmamda seçim sath-ı mailini ilk kez 80’lerde yaşamış biri olarak dönemin hükümet partisinin arılı petekli ambleminin çocuk dimağımdaki etkisini de yok saymamak gerekir sanırım. Star1’de mütemadiyen gösterilen katil arılar filmiyle de bütünleşince tablo, o zamanlar zihnimde pekiyi bir yer edinmemişti arılar. Ayrıca, babamın ikide bir evde dinlettiği Ali Avaz’ın dönemin popüler albümü orta direk kurşunundaki “arılarrr, arılarrr”, “bir arı soktu beni, bin arı yedi beni”, “Türkiye oldu petek, bal dolacak bekliyek, bal yerine zam doldu, oy oy özalım” gibi sözlerden müteşekkil taşlamaları hala kulaklarımda çın çın etmektedir. Neydi efendim burada yaratılan mana dünyası, memleket sathında arı gibi çalışacağız, kovan olacak kovan mübarek, ohh yaaa das ayne zupper banana bal dök yalaaa gibi temennilerin, memleketi şantiyeye çevireceğiz söylemleri ile eş güdümlü bombardımanıdır. Yani, bugün dahi politik arenada işittiğimiz şantiye metaforu ile arı kovanı arasındaki benzeşimdir. Bizi destekleyin ki dört bir tarafınızı altlı üstlü geçitlerle, duble dragon yollarla fethehedelim. Haussmann’ın Paris’te, Speer’in Almanya’da yaptığıyla boy ölçüşemese de, kaldı ki mimari bir mantık da arz etmeden kentleri garip bir hale getirenler kendilerini arı gibi çalışıp duran kişiler (hizmet siyaseti kardeşim) olarak görmektedirler. 

Bu noktada, Juan Antonio Ramirez’in “La metáfora de la colmena de Gaudí a Le Corbusier, Gaudi’den Le Corbusier’ye Arı Kovanı Metaforu” adlı harika kitabına sanırım seçim sandıklarını da eklemek gerekecek. Aslında meselenin arka planını 18. yüzyılda gelişen toplum mühendisliğinin toplumu bir kovan, insanları da gece gündüz sorgusuz sualsiz çalışan insanlar olarak resmetmesine kadar götürebiliriz. Tüm bu çağrışımlara modernitenin büyük kentlerinin çılgın ve öfkeli koşuşturmasıyla karmaşa ve gürültüsü de eklendiğinde anlamlı durmaktadır. “Laissez-faire” doktrininin kurucularını etkileyen Mandeville’in “Söylentisel Petek Örgüsü ya da Çapkınların Özgürlüğü”nde yer alan “büyük bir petek örgüsü, arılarla tıka basa dolu, lüks ve rahatlık içinde yaşayan, bilimin ve endüstrinin büyük arpalığı…” şiirinde olduğu gibi ideal toplumun mükemmel bir tanımı olarak kullanılıyordu. Mandeville’in arı kovanı, anayasal bir monarşi türüdür ve 18. yüzyılın sonlarında ise cumhuriyetçi bir bağlama dönüşür. Bu yüzden arı kovanı Pritaneé Française kapısının yanında yer alır. Ayrıca Napolyon’un arıları amblem olarak seçmesi oldukça mantıklı görünmektedir. Öte yandan, François Mitterrand’ın metaforu, Marx’ın mimarların en kötüsüyle bir arı arasındaki farkı açıkladığı, “mimarlar arı kovanındaki hücreleri inşa etmeden önce onları kafalarında inşa ederler” sözüyle açıklaması oldukça ilginçtir. Arı kovanı toplumun bilinçsiz bir imgesidir, oysa mimar, bu kez bilinçli olarak, onu yöneten siyasetin bir imgesidir. Seçim sandıklarına uyarladığımızda ne kadar güzel uymaktadır. 

Evrensel tarih boyunca bu toplumsal böceklerin yarattığı imgeler âlemi dönemin ruhuna göre uyarlanmıştır hep. Ama biz bu modern dünyanın yarattığı naylon kepazelikleri bir kenara bırakalım. Arıcılıkla ilgilenmek birçokları için mutluluk düşüne dokunabilmenin en ulaşılabilir yoludur. Ayrıca mesela bugün arı domatesi denilen türü üretmede arıların döllenme konusundaki katkılarını seracılıkla uğraşanlar çok iyi bilir. Bu hayvanların organizasyonları, erdemleri ve ürettiklerinin nitelikleri kadar oluşturdukları mimari biçimler de insanlara çekici gelmiştir. Modern batı mimarisindeki katkıları yadsınamaz. O halde, kolektif düş gücünü böcekbilim bakış açısıyla yeniden hatırlayalım. Tıpkı, Aristaios’un keşfi gibi samimi. Dionysos’un eğlenceli bir düşü gibi. Seçim sandıklarına kustuğumuz gibi değil. Polisteki yaşam örgüsünde çok önemli olan o güzel ve akıcı konuşma özelliği gibi. Ya da Süleyman’ın “ye evladım balı, çok iyi bir şeydir, bal peteklerini dene, damaklarına çok tatlı gelecektir. Tıpkı bilgelik öğretisinin ruhuna iyi geleceği gibi…” (Vulgata, XXIV, 13-14) öğüdünü mırıldanarak, dans ederek… 

Bizim düşlerimizi istatistiğe dönüştürmeyin. Çekin ellerinizi arılarımızdan. Ben Büyük Türkiye falan istemiyorum. Seneye de giyersin travmasını zor atlatabiliyorum. Beni kendi kendine yeten küçük dünyamda arılarımla baş başa bırakın. Onları da rahat bırakın. Gidin kendinize başka metaforlar bulun. Misal çöp konteyneri. Sizce de münasip olmaz mı? Oldu oldu, pek şukela durdu. O kalsın öyle.


“-Böceklerin politikası yoktur, ama ilk böcek politikacısı olmak isterdim…”
David Cronenberg’in The Fly (1986) filminden bir replik

3 yorum:

  1. okumuş olmak için okunacak değil, okumak için zaman isteyen bir blog olmuş.. yazıların tamamına ancak göz gezdirebildim.. üçünüze de başarılar dilerim.. Okumak için geri döneceğim.. özellikle bir önceki yazı ilgimi çekti..
    sevgiyle kalın
    fasulye

    YanıtlaSil
  2. İlgin için teşekkürler Fasulye. Uzun süredir varolan bir fikriyatın, yeni doğmuş bir fiiliyatı olan blogumuzu ilerleyen zamanlarda hem biçim hem de içerik açısından geliştirmek niyetindeyiz. Eleştiri, yorum ve değerlendirmeleriniz bizim için çok önemli.

    YanıtlaSil
  3. çok hoş bir yazı..ellerinize sağlık. belki aşağıdaki yazı da ilginizi çeker. saygılar:)

    http://sethudo.blogspot.com/2008/05/karncalar-ilk-komnistlerdir.html

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye