10 Kasım 2009

2 Gündemden!

Şampuanlara Dikkat! Ulusalcı Dermatologlar Birliği’nin yapmış olduğu bir araştırma tüm gerçeği gözler önüne serdi. Prof. Dr. M. Aydın Türk başkanlığında yapılan açıklamaya göre yurtdışında üretilen ve saçları canlandırdığı ileri sürülen şampuanlar, duş sırasında vücudumuzdan akıp giderken yüz kılları ve erojen bölgelere de temas etmekte ve vatandaşlarımızın saçları sıklaşırken diğer tüyleri de...
Devamını oku...

16 Ekim 2009

4 Mal Sahibi, Mülk Sahibi Hani Bunun İlk Sahibi?

“Papalagi (beyaz adam) türlü türlü yollarla zihin bulandırır, sonra da kendine, insan nasıl yemeden yaşayamazsa ‘şey’siz de olamaz der.” Samoa’lı şef Tuiavii Mülkiyet duygusu kapitalizmin beslendiği en önemli kaynaklardan biri olması sebebi ile oldukça büyük bir önem arz eder. Onun bir “duygu” olarak tanımlanıyor olması bile kavramın aslında ne kadar hastalıklı olduğunun bir göstergesidir....
Devamını oku...

10 Ekim 2009

5 Akan Koku

Evet, maddenin beşinci halini sizlere sunmaktan gurur duymaktayız; “akan koku”. Hem akar hem kokar üstelik akarken kokar. Yani hem akıcı hem uçucu. Bir madde bu haldeyken ne yapmaz ki?Maddenin form değiştirdiği bu hallerde zihnimizin değişkenliği üzerine denemelere çıkmışken, dilimizin zihinsel dönüşümüne ilişkin de bazı çıkarımlarda bulunmadık değil. Örneğin Türkçe'ye yeni bir tamlama biçimi kazandırdık...
Devamını oku...

29 Temmuz 2009

8 İnsan Kadar Taş Yağsın Başınıza

Yüzyıllardır filozofundan yogisine, spiritüelinden din adamına "yok insan böyledir yok şöyledir" diyerek beynimizi yediniz. Benzetmediğiniz hayvan, börtü böcek kalmadı. Bir rahat vermediniz. Yetmedi ikiye böldünüz, bilinç ve beden diye ayırdınız. O da yetmedi, dur işleri daha fazla karıştıralım, kimse ne dediğimizi anlamasın deyip, bir de başımıza bilincin yönelimsellik (intentionalité) ilkesini çıkardınız....
Devamını oku...

22 Temmuz 2009

4 Bulanık Sularda Tatlı Su Balığı Olmak

“Tencere yuvarlanmış seninki benden kara” Şarapçı VecihiPek muhterem Dr. Heimat Lose arkadaşımın yazmış olduğu vicdan sızlatıcı sözleri esefle kabul ediyorum. Hatta sevindim demeliyim…Aklıma matruşka bebekleri geldi Dr.’un yazıyı okuyunca. Eleştirinin eleştirisinin eleştirisi ve uzayan giden iç içelik. Aynı açtıkça bebek içinde bebek gördüğümüz matruşka bebekleri. Yazının bundan sonrasında...
Devamını oku...

18 Temmuz 2009

0 Bulanık Sularda

“Üstü kalsın…” Anonim Marx “Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser” derken, muhtemelen içinde yaşadığı ve içinde yaşadığımız iktisadi heyulanın her şeyi metalaştıran yanına işaret etmeye çalışıyordu (Bkz. Marshall Berman, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, İletişim Yay.) Kapitalizmin üzerinde uzmanlaştığı en büyük alanlardan biri hiç kuşku yok ki bütün “şey”leri birer meta haline getirmekti....
Devamını oku...

14 Temmuz 2009

4 Kasvetli Bir Günün Öğle Arası

Ana bilgisayar arkamda, durmak bilmeyen fanıyla sabrımı aşındırıyor. Kasvetli, orta halli bir mahallenin ortasında, bilgisayar sanki benim yerime sıkıntıdan üflüyor. Mahalleden geçen seyyar satıcıların megafonlarından çıkan sesler cama çarpıp içeriye boğuk, anlamsız ve bezgin bir şekilde düşüyor. Sıkıntıdan yerimden kalkıp ileri geri giderken üstlerinden geçiyorum, farkında bile değilim; sadece bir...
Devamını oku...

13 Temmuz 2009

1 Bir Düş Yolculuğunun Şaşırtıcı İzleri

Neyin ne olduğunu bilmediğimiz zamanlardan ağır ağır uzaklaşıyorum. Zihnimin en derin köşelerinde biriken tortular devingen bir hareket içinde. Sessizlik sarmaya başladı bile tüm vücudumu. Uzun tasvirlerle kendini tarife zorlayan yolun her bir kavisi hatırlatıyor geçmişte olan bitenleri. Gittikçe derinleşen felsefi mülahazaların çıkış noktaları beliriyor. Hatırlıyorum… Elma bahçelerinin tam ortasında...
Devamını oku...

1 Maykıl Ceksın: İkoncandan Çizgi Kahramana

Popüler kültürün seçme şansı var derler. 80’lerde seni seçmişlerdir maykıl buna inan. “Seni seçtim pikaçu” demişlerdi sana ve sen de tüm marifetlerini dünya ringinde eşe dosta düşmana gösterdin. Dönerek, ayda yürüyerek, 60 derece dikine yatarak ve her türden afilli hareketleri yaparak sen seçilmiş kişiydin maykıl.Baban seni sopayla döverken aklından geri geri kaçmak geliyordu. Arkanı dönüp kaçamazdın...
Devamını oku...

2 Temmuz 2009

3 Oh God!

“Bir ekmek, iki yumurta, bir de kısa vinstın. Ne ediyor usta?” Çoğu acayip yakışıklı, tamamı fazlaca güzel. Hepsinde aynı hava var, aynı ağırlık, benzer ses tonları ve havalı duruş. Üstünde “Ben sıçmam, sıçandan haz etmem” büyüsü olan tuhaf insanlar. Ne Bim’den ucuz şokella almışlıkları var, ne de işkembe çorbasına bolca sirke dökmüşlükleri. Muhtemelen kremalı bisküviyi ikiye bölüp, önce içindeki...
Devamını oku...

30 Haziran 2009

5 Tüm Kalbinin Sesini Dinleyenlere

Ekip toplanmış, muhabbete dalınmıştı. Yavaş yavaş projeler, sıkıntılar, çelişkiler dökülmeye başlamıştı. Ama ekibe yeni girmiş bir zibidi lafa daldı. Sesinde en ufak bir anlama gayreti olmadan, hunharca söyleyiverdi o sözleri: “abi kasma ya -s'yi bastırarak- içinden ne geliyorsa onu yap”.Sözün muhatabı durdu ve düşündü: “lan benim içimden ne geliyor?” Bunu sorduğunda muhabbet çoktan 'fatih terim ingilizcesi'ne...
Devamını oku...

21 Haziran 2009

2 Postmodern Hakikatler

Geçen hafta Deryalı günler programında evimizdeki fazla tuzlukları nasıl fallus olarak değerlendirebiliriz üzerine yapılan tartışma, medya ve yazın dünyasını meşgul etmeye devam ediyor. Programa katılan İslamcı yazar ve bitki uzmanı Mahmut Kesersapı dinen bunun mekruh olduğunu söylese de, kahin olduğunu iddia eden Dürdane Hoşbilir Lacan’ı ebced hesabıyla okumak gerektiğini belirtip, marsın venüse...
Devamını oku...

20 Haziran 2009

3 Bir Çocukluk Tahayyülü Olarak Uçurtma

Şayet uçurtmaya dair çocuk zamanlardan rivayet edeceğiniz bir tahayyülünüz yoksa, asla düşleriniz yeterince özgür olamaz. Özellikle hafta sonları kenar mahalle olarak adlandırılan, oysa ki genelde o şehrin en tepe noktalarına hakim orta halli, sıradan ya da yoksul mahallelerde gökyüzünde dans eden uçurtmaların salınımları, tüm bir kenara itilmişliğe meydan okumadır. Uçurtma kesinlikle bir jonglörlük...
Devamını oku...

16 Haziran 2009

0 1 Varmış, 1 Yokmuş...

“Bir varmış, bir yokmuş.” Her şey önce böyle başladı. Varlık sorunu “bir”e mi aitti? “Bir var mıydı, yok muydu? Yoksa varlığın kendisi mi görünüp kayboluyordu? Bir var olup, bir de yok olan şey neydi? Kafamdan bu sorular geçtiği vakitlerde oynadığımız tek ve belki de hayata en yakın oyun minibüsçülüktü. O yıllarda bildiğim tek hat Topkapı-Aksaray ve bir abiye sahip olduğumdan yükselebileceğim tek...
Devamını oku...

14 Haziran 2009

4 Kaktüsün Sadakati

“Modern yaşamda hayatımızı sürdürebilmek için binlerce insana ihtiyaç duyarken ömrümüz birkaç dost edinmeye ancak yeter.” Adam Smith Smith haklı mıydı? Bunca kalabalık en beylik tabiriyle insanı yalnız mı bırakıyordu? Bir arada yaşayan yalnızlar güruhu olarak hayatını sürdüren homo-modernicus yaşadığı gibi de ölüyordu. Smith haklıydı. Yalnızlığın bireyin üstüne örttüğü kabuk yüzünden kendi gibi...
Devamını oku...

1 Paralaks

Teorik olarak paralaks iki farklı noktadan gözlenen cismin değişen konumunu ifade eder. Bariz bi değişkendir aslında. Yukarıdaki kendiliğinden resim de aynı meziyetlere hasıl olmuş “şaşı bak şaşır” temaşasıdır. Günlerden sıcak bir gün sürreal helüyalara gark olmuş iki kafe esiri gencin mevzubahis mekanda zikrettikleri zihin temaşası böyle bir şekle vakıf olmuştur. Konu görsel şiir, hikaye şuursuz...
Devamını oku...

1 Eurovision Hadisesi

Eurovision denilen saçma sapan hadise neresinden baksanız yalamadır. Kötü bir kitle manipülasyonudur. Gereksizdir. Derhal gündemden çıkarılmalı ve unutulmalıdır. Peki patlamalar ve hezeyanlar içinde bu hadise hakkında niye şimdi yazı yazıyorum? Çünkü diş ağrım geçmedi. O gece benim için her şey tam sakinleşmişken tvyi açtığımda gözüme ilişen Eurovision, alt dişimin üst dişime sert bir teması suretiyle...
Devamını oku...
SST Atölye