Eurovision denilen saçma sapan hadise neresinden baksanız yalamadır. Kötü bir kitle manipülasyonudur. Gereksizdir. Derhal gündemden çıkarılmalı ve unutulmalıdır. Peki patlamalar ve hezeyanlar içinde bu hadise hakkında niye şimdi yazı yazıyorum? Çünkü diş ağrım geçmedi. O gece benim için her şey tam sakinleşmişken tvyi açtığımda gözüme ilişen Eurovision, alt dişimin üst dişime sert bir teması suretiyle diş ağrımın azmasına sebep oldu. Uzun zamandır unutmak için çaba sarfettiğim bu hadisenin yarattığı durumu tam olarak şöyle ifade edebilirim: kanal tedavisi gereken bir dişin Bim’den alınan %5 fındıklı, bir o kadar kakao, geri kalanı da azcık tadı olsun bari diye ucuz şekere abanılmış Sayley ile fırçalanması, sonrada pekmez ile gargara yapılması, boşlukların da soho ile de tamamen kapatılmasının yaratacağı buhran durumu. Tahribat çok açık…
Nedir kardeşlerim bana bir anlatıverin bu eurovisionun bu kadar gündem olmasını. Popüler kültür malzemesi olamayacak kadar küflü. Şarkılar desen içi geçmiş bir pop... Şov desen anca 50’lerde yaşasaydık vay be dedirtebilir. Ayrıca yeterince erotik de değil kitlelere mashar olsun. Politika, lobicilik vs. sanılanın aksine hiç tutmaz. Soğuk savaş dönemi propaganda araçları daha gelişkindir. Bir takım az gelişmiş ülkeler dışında kimin umurunda biri söylesin allahaşkına. Bir popüler kültür tantanası bile olamayacak kadar kötü, içi geçmiş ve küflü… O halde bu hadise salt bir travmanın ürünüdür. Çocukluğumuz boyuınca tek kanalın pompaladığı bu saçmalığın eziklikle birlikte beyinlerimize sirayet etmesi bir yere kadardır. Birinci de olduk. Daha ne istiyorsunuz. 1. Türkiye 2. KKTC! 3. Azerbaycan olacak şekilde ilk üçü zaptedinceye kadar bu fuzuli tantana sürecek mi acep. Olmadı seneye mutlu insan Salimi çıkaralım ve tamamına erelim. Salim yaa! dünyanın en mutlu insanı olması muhtemeldir. Tüm dünya milletlerine haloo desin. Bitsin bu ızdırap. Misal seneler sonra şöyle diyaloglar yaşansın:
-abi hatırlarmısın yürovizyon diye bişi vardı
–yok be hacı o neydi ki
–ya ne bilim ben de pek hatırlamıyom ama ölesine bişeydi işte, neyse karo papazını kim attı la…
Bunu en içten dileklerimle istiyorum. Yaşamak, görmek istiyorum. Bu yazının da kısa bir süre sonra kendini imha etmesini diliyorum. Yarınlarımız daha bir eurovisionsuz olsun. Şayet hala adını anıp muhabbet dergahına sokacaksak bu hadiseyi, topluca kulaklarımıza tornavidayı saplayalım. Bu bizim ayinimiz olsun…
Bak! Electronic Supersonic sesleri zihnimde beliriyor tekrardan. 2004 de Eurovision’a yok ülke Molvanya adına katılacaklarken Atatürk Havalimanında kokainle yakalanıp sınır dışı edilen, 2005 de ise Anti-Pope parçasıyla katılmak isterlerken diskalifiye olan Zlad’ı tekrardan analım. Bir travma nasıl son bulur dersler çıkaralım. Ben şahsen başlangıç olarak, geçenlerde Bimden Sayley değil elektronik keyboard aldım. Bir başka çocukluk arzusu orgumla mutlu ve mesut bir hayatın kıyısındayım artık.
Nedir kardeşlerim bana bir anlatıverin bu eurovisionun bu kadar gündem olmasını. Popüler kültür malzemesi olamayacak kadar küflü. Şarkılar desen içi geçmiş bir pop... Şov desen anca 50’lerde yaşasaydık vay be dedirtebilir. Ayrıca yeterince erotik de değil kitlelere mashar olsun. Politika, lobicilik vs. sanılanın aksine hiç tutmaz. Soğuk savaş dönemi propaganda araçları daha gelişkindir. Bir takım az gelişmiş ülkeler dışında kimin umurunda biri söylesin allahaşkına. Bir popüler kültür tantanası bile olamayacak kadar kötü, içi geçmiş ve küflü… O halde bu hadise salt bir travmanın ürünüdür. Çocukluğumuz boyuınca tek kanalın pompaladığı bu saçmalığın eziklikle birlikte beyinlerimize sirayet etmesi bir yere kadardır. Birinci de olduk. Daha ne istiyorsunuz. 1. Türkiye 2. KKTC! 3. Azerbaycan olacak şekilde ilk üçü zaptedinceye kadar bu fuzuli tantana sürecek mi acep. Olmadı seneye mutlu insan Salimi çıkaralım ve tamamına erelim. Salim yaa! dünyanın en mutlu insanı olması muhtemeldir. Tüm dünya milletlerine haloo desin. Bitsin bu ızdırap. Misal seneler sonra şöyle diyaloglar yaşansın:
-abi hatırlarmısın yürovizyon diye bişi vardı
–yok be hacı o neydi ki
–ya ne bilim ben de pek hatırlamıyom ama ölesine bişeydi işte, neyse karo papazını kim attı la…
Bunu en içten dileklerimle istiyorum. Yaşamak, görmek istiyorum. Bu yazının da kısa bir süre sonra kendini imha etmesini diliyorum. Yarınlarımız daha bir eurovisionsuz olsun. Şayet hala adını anıp muhabbet dergahına sokacaksak bu hadiseyi, topluca kulaklarımıza tornavidayı saplayalım. Bu bizim ayinimiz olsun…
Bak! Electronic Supersonic sesleri zihnimde beliriyor tekrardan. 2004 de Eurovision’a yok ülke Molvanya adına katılacaklarken Atatürk Havalimanında kokainle yakalanıp sınır dışı edilen, 2005 de ise Anti-Pope parçasıyla katılmak isterlerken diskalifiye olan Zlad’ı tekrardan analım. Bir travma nasıl son bulur dersler çıkaralım. Ben şahsen başlangıç olarak, geçenlerde Bimden Sayley değil elektronik keyboard aldım. Bir başka çocukluk arzusu orgumla mutlu ve mesut bir hayatın kıyısındayım artık.
dereden karşıya geçmek için dereye bir taş atarız, sonra da üstüne basıp karşıya geçmeye başlarız. ve gün gelir gözyaşlarımızın damlaları dere suyunu yükseltir ama biz hala bir zamanlar attıımız taşı ararız. taş bulunur sorarız:
YanıtlaSil-nedir la bu?
-atalarım kodu
-ne bilion?
-kodunu açınca görecen
-neyi görecem?
-atalarımın koduunu
-açmadan ne bilion?
-ee atalarım kodu
-ne işe yarar bu?
-kodunu açınca görecen
-ne işe yaradıını mı?
-atalarımın koduunu
-de get anlamı kaçmış, işlevini yitirmiş idiot.. atan ağaçtan düştü hala rüyanda sıçraysun, malumun oldu olalı makbulunu atlaysun, üstüne bi taş koyaydun da anlamın işlevin kazanaydun, dere boyun geçecek sen zibiline şakımadasun..