16 Haziran 2009

0 1 Varmış, 1 Yokmuş...

“Bir varmış, bir yokmuş.” Her şey önce böyle başladı. Varlık sorunu “bir”e mi aitti? “Bir var mıydı, yok muydu? Yoksa varlığın kendisi mi görünüp kayboluyordu? Bir var olup, bir de yok olan şey neydi?

Kafamdan bu sorular geçtiği vakitlerde oynadığımız tek ve belki de hayata en yakın oyun minibüsçülüktü. O yıllarda bildiğim tek hat Topkapı-Aksaray ve bir abiye sahip olduğumdan yükselebileceğim tek mevki yolcu ya da en iyi ihtimalle muavinlik olduğundan sürekli bu şekilde bağırırdım.
Abim tek kişilik koltuğun en ön safında oturup minibüsü yola hazırlarken ben sürekli Topkapı-Aksaray diye bağırıyordum. Abimden bir yaş küçük benden bir yaş büyük kuzenim bize geldiğinde ise yaş hiyerarşisi ve çocuk kanunları gereği en alt sıfat olan yolcu konumuna geriliyor ve oyun boyunca sadece “kardeş bir Topkapı uzatır mısınız” diyordum. O sırada abim ağzımın sularını akıtırcasına minibüsün vitesini ileri itiyordu. Çünkü çocuk aklı gereği ileri giden bir aracın vitesi sürekli ileri itilmeliydi. Abim minibüsü kullanırken bu sorular geçiyordu kafamdan: Bir var mıydı, yok muydu? Ya da bir var olup bir yok olan şey neydi?

Sonra yeni bir oyun icat olundu bizim âlemde: Kurbancılık. Geleneksel olarak sadece kurban bayramlarında ve bayram namazına müteakip, hemen kurbanın kesimi ardından oynanıyordu. Dedemlerin, sadece bayramlarda açılan, yaz-kış soğuk ve kahverengi, üstü örtülü mobilyalarla kaplı, nem kokulu, dünyanın en çirkin vitrinine sahip salonunda eyliyorduk tüm oyunu. Oyun üç kişilik olduğundan ve işin içine amcaoğlu da girdiğinden yine bildik hiyerarşi gereği bana en berbat rolü yazıyorlardı: Kurban. Abim satıcı, amcaoğlu ise alıcı rolündeydi. Ben ise rolüm gereği oyun boyunca dört ayak üstünde meeeliyordum. Huşu içinde izlediğim pazarlık süreci bittikten sonra amcaoğlu gözlerimi kolpadan bağlıyor ve o zevksiz salonun ortasında beni yere yatırıp, bıçak şeklini verdiği elini boğazıma dayıyordu. Her bayram oynandığı halde, yine her bayram aynı dehşet içinde tekbir getiren amcaoğlu, dualar eşliğinde beni kesiyordu ve ben kesilirken aklıma yine o bildik, ilk soru geliyordu: Bir var mıydı, yok muydu? Bir varsa, bir var olup bir var olmayan şey neydi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye