27 Temmuz 2013

2 Kara Gölge Ormanı; Velet

Kara gölge ormanında bir kulübe.

Birden kapı çaldı... Tırstım.

Sonra gerisin geri odama gittim. Odadaki herşey “Bilader ne işin var burada. Kapı çalıyor” der gibiydi. İnanıp banyoya gittim. Temizlediğim tüm günahlar lavaboda mı daha çoktu yoksa küvette mi birikmişti? Aynaya zaten bakamadım, oradan çıktım. Sonra birden kendimi oturma odasında buldum. Ne kadar oturmuştum bu odada? Bu birden kendimi evin ayrı köşelerinde bulmuşluğum ne olacaktı? O da mı yaşanacaktı oturma odasında? Neler yaşandı oturma odasında?

Derken kapıyı açtım... Karşımdaki kapıda sadece 3 saniye beklemiş gibiydi. Bekletmediğim için çok utandım...

Yatak odama girdiğimde çoktan misafirimi uğurlamıştım. Yatağım birçok şeyi unutmuş gibiydi. Her geçen geceden sabaha orada bıraktığım, unuttuğum, kaçtığım, inkar ettiğim, umut ettiğim, iddia ettiğim herşey gözün kapanması ve ardından açılması kadardı. Oysaki her gün çok göz kırpıyordum...

“Fragmanlar bilinenin aksine parçalanmış ve kopuk şeyler değildir. Günümüzde hız, hayatımızın bütününü fragmanlar haline çevirmiştir. Bu durumda artık fragmanlar parçalanmış ve kopuk şeyler değil hayatın parçalanmış ve kopuk halini tümleyen birer parçadırlar. Göz kırpışınızda bir hayat yatar.” Padualı Eyüp

Harbi mi?!

Bir de odanın kileri vardı ki orada olmam çok gecikmedi. Yatak odasından kilere geçmek de çok abesti sanki...

Bir yıl 3 ay 2 gün önce son kullanma tarihi dolmuş açılmamış konserve kutusuna baka kalmam sanırım belirli bir süremi aldı. Kilerdeydim ve son kullanma tarihiyle ilgiliydim. Cebimdeki sigara paketinin son kullanma tarihine ise akıl erdiremedim.

“Son kullanma tarihi insanoğlunun medeniyet kurmasındaki önemli olgulardan biridir. Tarih son kez kullanılması gereken yiyeceklerin, bir başka mevsime kadar son kez kullanılması gereken barınma alanlarının, son kez yapılması gereken ritüellerin not edildiği yerdir ilk bakışta. Son kullanma tarihi insan düşünüşünde bir 'sonluluk' kavrayışını da besler ve büyütür. Ve son bugün gelinen noktada hüzün ve keder ile karşılanan değil coşkuyla arkasındakine uzanılan bir mefhum. 'Son' bitmişliğin değil başlamamışlığın doruk noktası. Dolayısıyla tarih de birçok doruk noktasından oluşur.” Mektepli Gülnihal

Oha!

Gece karanlığında korkup ışığa sığınanlar ise korkanlar sivrisineklerin korkaklığı tamamıyla tabiidir. Ama işte tam uyumaya yakın ısırmayacaktın beni korkak sinek! Kilerden yatak odasına kendimi özenle sivrisineklere servis etmiş mazoşist ordövr tabağı idim. Kendi ayakları üzerinde bir tabak ve yaklaşık 190 cm.

Uykunun bilumum teferruatları (yastığı, döşeği, çarşafı, öncesinde diş fırçalama veya kitap okuma ritüelleri vs..) herkes için farklı hazırlık gerektiriyor sanırım. Kendimi hazırlamam uzun sürmemeliydi. Ama şimdi hazırdım...

“ 'Sene bilmem kaç ve insanlar...' diye başlamayan bir hikayenin bir yerinde bitivermek, oluvermek, uykudaki hayalin en güzel yönü. Hayalin gerçek olup olmaması olabildiğince ilgisizken hayalin gerçekliğini sorgulayan sabahki uyanmış insanın sefaleti ise çoğumuzun bildiği abesle iştigal. Kültür,  sabah uyandığımızda üzerimize giydiğimiz gerçekliğin elbise odası gibidir. Her sabah kalktığımızda yaptığımız ilk iş nerede olduğumuzu, hangi odada yattığımızı (oda; bir ev içerisinde kültürel olarak çeşitlendirilmiş, sınırlandırılmış veya bölümlendirilmiş mekanlardır.), etrafımızda ne tür nesnelerin olduğunu, bir aile evinde mi yoksa arkadaş evinde mi yoksa kendi evinde mi olduğunu algılamak gibi birçok kimlik, konum ve algı bütününü kavramaktır. Üstelik bunu çok hızlı yaparız. Bu durumda 'hayal' gayri ihtiyarı gerçeğin karşısında durmak ve hatta ona direnmek yeri geldiğinde de galebe çalmakla muktedir Bülent Somay'ın deyişiyle “because he can” dir.” Oralı Buralı'dan aktaran Oralının Buralısı.

Fragmanlar dostlar, sonra “son”lar hemen ardından gerçekliğe hasım hayaller. Velet'in hop oturup hop kalkmak değil de hayal oturup geçek kalkmak halleri. Bir bilseniz.! Anlaşılan o ki Velet oraların çocuğu olarak birçok dikkat çekecek. Kocaman harflerle “Oğlanlar Koğuşu” yazan bir kulübenin bilinen tek sakini o çocuk. İşte o çocuk bu çocuk...Velet.!

image source: by Tuomas Korpi on http://www.desktopas.com/dark-forest-trees-lights-lanterns-wide.html

2 yorum:

  1. keyifli . biraz ihsan oktay anar esintisi de mevcut.

    YanıtlaSil
  2. Bizim tayfanın en büyük avuntusu ulan sosyoloji okuduk bir baltaya sap olamadık ama İhsan hojadan ders aldık idi. Etkisi, emeği büyüktür. Lan gerçi bir kere 60 istedim vermedi :)

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye