2004 yılı. Jean Baudrillard konferans vermek üzere Türkiye’de. Mahşeri bir kalabalık içinde, bahisler o dahiyane soruyu kimin soracağı üzerine. Tam da olması gerektiği gibi, kareli gömlekli dinleyici nefeslerin tutulduğu bekleyişin ardından yüreğimize su serpen soruyu sordu: “Peki, Mösyö Baudrillard, bahsettiğiniz küresel iktidara karşı nasıl bir mücadele önerirsiniz?” Bingo… Yahu güzel kardeşim, hadi hiçbir eserini okumadın, metni de mi dinlemedin? Kimden neyin reçetesini istiyorsun? Zaten o kareli gömleğinde sos oynayasım geldi. Oldum olası sofra bezi gömleklerden haz etmem.
Bu tür konferanslar öncesi ortalıkta derin muhabbetin içindeyiz izlenimini güçlendirmek için habire içilen çayın, kahvenin etkisidir bu. Oysa konferanslara şeffaf pet şişe içerisinde su getirilmeli ve metal aksesuar içermeyen sade bir kıyafetle gelinmelidir. Şekil yapılmamalıdır. Yoksa kendinizi yeni sosyal hareketleri kaç kere zikrettiğinizin hesabı tutulamayacak bir soruyu sorarken bulabilirsiniz.
Eğer hesaplar tutmadıysa, bütün dikkatimizi Harvey’e vermeliyiz. Bu sefer kendimizi daha şanslı hissedebiliriz. Spiral çizmekten yer kaldıysa, not tutmakta fayda var. Proletaryanın tanımı değişti mi? Kesinlikle, ihtiyacımız olan şey sanırım bu ama daha fazla ipucu gerekiyor. Kentsel ölçek mi? Aman allahım. İnsanın coğrafyadan anlaması da bir başka oluyor.
Oyun terminolojisinden ödünç alarak söyleyebilirim ki ihtiyacımız olan Tip & Tricks - İpuçları ve Püf Noktaları. Böylelikle senaryoda ilerlemeye devam edebiliriz. Ama herkesin katilin uşak olduğunu bildiği bir finalde bu gereksinim niye. Sanırım her şey çok karışık ve bir o kadar basit, çok yakın ve bir o kadar uzak. Elbette insanların fikirleri dinlemek ve tartışmak için biraraya gelişleri değil parodik olan. Öyleyse bu TEDtalks kafası da nereden çıktı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.