2 Temmuz 2009

3 Oh God!

“Bir ekmek, iki yumurta, bir de kısa vinstın. Ne ediyor usta?”


Çoğu acayip yakışıklı, tamamı fazlaca güzel. Hepsinde aynı hava var, aynı ağırlık, benzer ses tonları ve havalı duruş. Üstünde “Ben sıçmam, sıçandan haz etmem” büyüsü olan tuhaf insanlar. Ne Bim’den ucuz şokella almışlıkları var, ne de işkembe çorbasına bolca sirke dökmüşlükleri. Muhtemelen kremalı bisküviyi ikiye bölüp, önce içindeki kremayı yemenin yarattığı tuhaf duygusallıktan da bihaberler. Evlerinde bakkala gitmek için kullandıkları arkasına basılmış ayakkabı görmek de olası değildir (Bkz. Kamusal Alanda Arkasına Basılmış Ayakkabı). Gerçekten çok büyülülerdir ve bizi buna öyle bir inandırırlar ki, hiç birinin bildiğin insan olduğu, hatta bazen cırcır olduğu aklımıza gelmez. Öyle ki, bana bu cümleyi kurdururken “hatta” dedirtmektedirler. Onlar Amerikan filmlerinin kararlı ve gururlu, mağrur aktörleridir.

Maddi problemleri yoktur. Taksiye para verdikten sonra “üstü kalsın” muhabbeti çekmek onlara özgüdür. Çünkü her daim aceleleri vardır. İneceğin yere yaklaştıkça minibüsçüye verdiğin on milyonun üstü gelmediği için artan tedirginliğinden yoksundurlar. Senin, üstünü bahşiş diye bıraktığın tek şeyin kimsenin umurunda olmayan hayatın olduğunu bilmezler.

Sürekli büyük idealler peşinde ve ulvi amaçlar doğrultusunda koştururlar. Suç da büyüktür, kahramanlıkta. Kötülerin denyoluk seviyeleri ile dünyayı ele geçirme potansiyelleri ters orantılıdır ve o denyoluk seviyesi hep üst düzeydedir. Dünyayı kurtarmakla okula gidecek parayı denkleştirmek arasındaki seçimde, senin hangisinden yana hak kullanacağına dair fikirleri yoktur.

Dünyanın neresine gitseler kendi dillerini konuşacak birini bulmanın özgüveniyle başka hiçbir dile ilgi duymazlar. “Yuvarla gitsin” lafındaki derin mana ve ehemmiyeti çözemeyişleri bundan ötürüdür. Kendini bilmez insanlardır. Sürekli bağırarak konuşurlar ve (şüpheli) bütün duygusal tepkileri garip biçimde çok abartılıdır. “Aman Tanrım! Lanet olsun plan suya düştü” yerine “Allah belasını versin! Ha siktir, işte şimdi sıçtık” demenin kabalığına vakıf olamazlar.

Yemekleri kimin hazırladığı hep meçhuldür. Genelde hep sofrada, çok kibar görünürler ve bütün gün aç kalmanın yarattığı hayvanlıkla ekmeği kırmanın ve yemeğin suyuna banmanın estetiği karşısında donup kalmazlar. Yemek sonrası bir keyif sigarası yakmadıkları gibi, yakılan ender sigaraları asla tabakta söndürmezler. Buna müteakip, yemeğin üstüne piknik tüpünün üstünde demlenen çayı içerken az bulaşık çıksın diye beş bardağa kimse bir çay kaşığı getirmez evlerde.

Her gün aldıkları duşta sanki bir şelalenin altında gibidirler. Elektrikli şofbenin sigortayı her an attırma ihtimali yoktur kafalarında. Bu yüzden duşta sevişebilirler bile.

Velâkin mevzu haddinden uzundur ve yazar bu makalesinde kültürel görecelikten bahsetmiştir sanki. Gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var?

3 yorum:

  1. hazır maykıl ceksın da öldü analım yazıya da uygun maykılın dediği gibi: all about say that they don't really care about us!!

    YanıtlaSil
  2. Isten yeni geldim,bu sabah birde bes kilometre kosmusum ;her tarafim agriyor, hic gulecegim yoktu ama cok guldum canin sag olsun .

    YanıtlaSil
  3. Dr. Lose her zamanki gibi en derin hassasiyetlere odaklanan yazınızdaki hissiyatın tüm beşeri ilimlerle uğraşan gönül dostlarını etkilemeye nail olduğu açıktır.
    Selametle...

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye