Cennetin küçük bir prototipidir Sabbah’ın vadisi, gücün ve gücün
etkisinin sadece sayılarla ölçülemeyeceğinin tarihin tozlu sayfalarında kalmış
eski bir kanıtı. Korku, arzu ve masumiyet arasındaki geçişlerde saklıdır Sabbah’ın
oyunu, oyunun bilinen silahı ise küçük bir bitki; haşhaş. Kadın ve haşhaş, Haşhaşi’ye cenneti kısa bir
süre de olsa yaşanabilir kılar. Bu kısa cennet molasını sonsuz kılmak için ise gereken tek şey; cennetin
kapısının anahtarını tutana mutlak itaattir , mutlak itaat sadece korkuyu değil
aynı anda bu cennete geri dönüş arzusunu
da barındırır. “Hazza giden yol hazdan önemlidir” görüşünün tersi söz konusudur
burada; gidilen yol önemsizleşmektedir. Haşhaşi’nin gözünde mutlak geçiş hakkı
kazanmak için gerçekleşecek ölüm ne aranılandır ne de son nokta, sadece bir
adımdır.Cennetin anahtarını elinde tutan bir insanın sözlerini
dinlemek yeterlidir cennete gidebilmek için, bu nedenle fazla okumaya gerek
yoktur. Görev ne olursa olsun eğer görev emrini cennetin anahtarını elinde
tutan veriyorsa o görev masumdur çünkü cennetin anahtarını elinde tutabildiğine
göre o komutan masum bir komutandır. Hassan Sabbah cenneti kısa süreli de olsa
görünür ve ulaşılabilir kılarak dolaylı yoldan kendi masumluğunu ve görevlerin
masumluğunu tesis eder. Hassan Sabbah’ın gücü bu masumluktan da beslenir. Temelleri Sümerlerin
yer altını ve gök yüzünü kapsayan mitolojisinde bulunan iki başlı hayvanın vücuda gelmiş
halidir Sabbah, hem bu dünyayı görebilir hem de öte dünyayı.Haşhaşın
etkisi vadideki hurilere ya da vadiyi kaplayan bitki örtüsüne dair değildir,
haşhaşın etkisi Haşhaşi’nin algı dünyasınadır. Fakat burada küçük bir sorun
vardır, haşhaşın etkisi Haşhaşi’nin geçmişinde bulunan korkuları ya da unutmak
istediği olayları da patlatabilir ve Sabbah’ın Haşhaşi’yi içine sokmak istediği
cennet Haşhaşi tarafından cehenneme dönüşebilir. Bu sorunu atlatmak için
mutlaka Sabbah’ın taktikleri olduğunu ve Haşhaşi’nin algısı üzerinde haşhaşın da
dışında Sabbah’ında yönlendirmesi olduğunu varsayabiliriz. Burada Sabbah salt
cennetin göstericisi, anahtarın sahibi değil aynı zamanda cennetin kurucusu ve
yönlendiricisidir.
“Artırılmış Gerçeklik” tam da Hasan Sabbah’ın konumuna işaret eder; nesneyi değil nesnelerin algılanmasını değiştiren Artırılmış Gerçeklik, ürünü kullanan kullanıcıya farklı bir dünya açar. Bu açma da kullanılan araç ise Sabbah’ın haşhaşı değil bilgisayar tarafından üretilen ses ve görüntüdür. Burada gerçekliği değiştiren bilgisayardır ve bilgisayar bu değişikliği kodlamacılarının algoritmaları çerçevesinde gerçekleştirir. Artırılmış Gerçeklik ile artık masa sadece masa değildir, bilgisayar desteği sayesinde istenildiği anda bilgisayara karşı satranç oynanabilen bir oyun alanıdır ve ortada satranç takımı yoktur, satranç sadece artırılmış gerçekliği kullanıcının algılamasını sağlayan görüntüleme teknolojilerinde vardır. Sanal ve gerçeğin iç içe geçmişliği söz konusudur burada ve zihin her iki dünyayı da algılayabiliyordur, Artırılmış Gerçeklik ile iki başlı hayvan noktasına bu sefer son kullanıcı geçmiştir.
Artırılmış Gerçeklik’in tam da iki başlı hayvan yaratma noktasını Adorno’nun kültür endüstrisi tartışmalarına atıfla; kültür endüstrisinin ürünlerinden etkilenen ve bu ürünleri değişime uğratarak geçmişini, anı’nı ya da tanık olduğu olayları ya da eleştirisini bu değiştirdiği ürünlerle anlatan fakat bu değişim sonucunda kar beklemeyen, kısacası ana güdülenmesi kar olmayan ve bu yarattığı eseri sanal ortamda dolaşıma sunan sanatçının konumu anlatabilmek içinde kullanabilir miyiz?
“Artırılmış Gerçeklik” tam da Hasan Sabbah’ın konumuna işaret eder; nesneyi değil nesnelerin algılanmasını değiştiren Artırılmış Gerçeklik, ürünü kullanan kullanıcıya farklı bir dünya açar. Bu açma da kullanılan araç ise Sabbah’ın haşhaşı değil bilgisayar tarafından üretilen ses ve görüntüdür. Burada gerçekliği değiştiren bilgisayardır ve bilgisayar bu değişikliği kodlamacılarının algoritmaları çerçevesinde gerçekleştirir. Artırılmış Gerçeklik ile artık masa sadece masa değildir, bilgisayar desteği sayesinde istenildiği anda bilgisayara karşı satranç oynanabilen bir oyun alanıdır ve ortada satranç takımı yoktur, satranç sadece artırılmış gerçekliği kullanıcının algılamasını sağlayan görüntüleme teknolojilerinde vardır. Sanal ve gerçeğin iç içe geçmişliği söz konusudur burada ve zihin her iki dünyayı da algılayabiliyordur, Artırılmış Gerçeklik ile iki başlı hayvan noktasına bu sefer son kullanıcı geçmiştir.
Artırılmış Gerçeklik’in tam da iki başlı hayvan yaratma noktasını Adorno’nun kültür endüstrisi tartışmalarına atıfla; kültür endüstrisinin ürünlerinden etkilenen ve bu ürünleri değişime uğratarak geçmişini, anı’nı ya da tanık olduğu olayları ya da eleştirisini bu değiştirdiği ürünlerle anlatan fakat bu değişim sonucunda kar beklemeyen, kısacası ana güdülenmesi kar olmayan ve bu yarattığı eseri sanal ortamda dolaşıma sunan sanatçının konumu anlatabilmek içinde kullanabilir miyiz?
Öncelikle Adorno kültür endüstrisi terimini
kullanırken endüstrinin sınırlarını çizerken kar beklentisini odak noktaya
yerleştirmiştir ve burada endüstri ile ifade edilen ürünün dağıtımının
rasyonelleşmesi ve malın standartlaşma sürecidir. Ayrıca kültür
endüstrisinin önemli özelliklerinden birinin ise kendisinin tüketicilere
değil tüketicileri kasıtlı olarak uydurması olduğunu vurgular. Foucault’un panapticon
metaforuyla anlatılmak istenen nettir; Hayatın her noktasını iktidarın nesnesi
haline gelirken, iktidarın “görünür” kılmak ve göründüğü anın
mahkum tarafından bilinip bilinmemesinin belirsizliği nedeniyle
“salt görünür olunduğu bilgisi” mahkum eylemlerine yön verilir ve bu
noktadan sonra mahkum için görünmek önemsizdir ana tuzak “görünür”
olmaktır. Tamda görünür kılınma noktasında mahkumların hayatlarını kontrol
etmeye yarayan bio-iktidar geliştirilmiştir ve anatomi-politik ile bio-politik
iki anahtar kavram olarak karşımıza çıkar. Bio-politik nüfusa hedeflenmiş iken
anatomi-politik bedene hedeflenmiştir. Bio-politik ile nüfus denetim altında
tutulurken anatomi politikle beden denetim altında tutulur. Denetim altında
tutma onu engelleme, baskı altına almaktan ziyade onu dönüştürmedir ve iktidarın
üreticiliği bu noktada ortaya çıkar. Artırılmış Gerçeklik’i bu noktada farklı
bir okumaya tabi tutabiliriz, kültür endüstrisi kitleleri nesneleştirmekle
kalmayıp “kitlenin” algılanmasını da yönlendirmektedir, aynı anda bedeni
nesneleştirmekle kalmayıp “bedenin” algılanmasını da yönlendirmektedir.
Artırılmış Gerçeklik ise örneğin karşınızda gördüğünüz koltuktan akan
filmi izlemektir fakat sadece gözlüğe düşen koltuğun görüntüsü üzerine gözlük
film ile bu görüntüyü birleştirmiştir. Koltuk sizin gözlükle ya da gözlüksüz
algıladığınızdan daha fazlasıdır fakat bakışınız koltuğu hapseder bu salt görme
noktası kültür endüstrisinin kitleye yaptığıdır, kitle kültür endüstrilerinin
değiştirip yansıttığından çok daha fazlasıydır . Artırılmış Gerçeklik koltuk
olarak hapsedilen ve algılanan nesnenin üzerine algoritmalar çerçevesinde
üretilmiş görüntüyü giydirir ve nesne değişmese de nesnenin algısı ikinci defa
değişir. Benzer etkiyi kültür endüstrilerinin ürünlerini değiştirerek tekrar
dolaşıma sokan ve kar beklentisi içinde olmadığı için kültür endüstrisinden
ayrılan sanatçıda yapar. Sanatçının endüstrinin ürünlerini değiştirirken
kullandığı bakış ise Artırılmış Gerçeklik’i arkasında yatan algoritma
paraleldir.
Bu açıdan bakıldığında sanatçının bakışı, algoritma ve Hasan Sabbah’ın
teknikleri aynı düzlemde okunabilir. Fakat burada sanatçı bu tekrar üretim
sürecinde kültür endüstrisinin etkisinden ne kadar kurtulabilmiştir sorusu
karşımıza çıkar. Sanatçının ürünü değiştirmesi ve kültür endüstrisinin
ürünlerden kar noktasında ayrılması endüstrinin nesneyi algılama noktasındaki
etkilerinden sanatçının sıyrıldığı anlamına mı gelir? Bu sorunun cevabını ise Gezi sürecinde ve
sonrasında üretilen ve dağıtıma sokulan ve kar amacı gütmeyen amacı direnişe
destek olmak ve direnişin sanatçı üzerinde yarattığı etkiyi yansıtmak olan eserlerde
arayabiliriz.
(Kültür endüstrisinde sıkça kullanılan
orantısız beden -masumiyet örneği) (Kültür endüstrisinde sıkça kullanılan
orantısız beden- komedi örneği)
(Kültür endüstrisinde sıkça kullanılan
orantılı beden güç ve haz örneği)
Gezide kullanılan “zıplamak selüloitlere iyi gelir” “ direniş zayıflatır”
“biber gazı cildi güzelleştirir” sloganları
kültür endüstrisinin görünür ve ulaşılabilir kıldığıanatomi-politik’e tepki olarak okumak mümkündür.
Kültür endüstrisi ürünlerinde bedenin zayıf, deformesiz ,kaslı, orantılı hatlı
yönlendirmesi salt beyaz yakalı bedeninin
değil, makbul vatandaşın izdüşümüdür ve
sürekli ekrana düşerek görünür kılınması bedeni salt tüketim nesnesine indirgemek değil
“makbül bedenin” anatomi-politiğidir. Bedenin bu algısından farklı olarak
özellikle Japon Mangalarında etkisiyle üretilen ve dolaşıma sokulan fakat direniş
öğesi olarak okuyamayacağımız daha çok “komedi”
ya da “korku” unsurunu artırmak için kullanılan orantısız bedende
bulunur.
Orantılı beden arzu, güç iken orantısız beden korkulan ya da gülünen
bedendir. Orantısız beden içerdiği komedi öğelerinden ve orantılı
bedende olduğu gibi arzulanan ve ulaşılmak için rekabet halinde olunan
beden olmadığı için aynı zamanda masumiyeti de içerir.
Komedi, korku ve masumiyet unsuru olarak kullanılan orantısızlık ve güç,
etki, haz unsuru olarak kullanılan orantılı beden kültür endüstrisiyle
dolaşan anatomi-politik’in yansımalarıdır. Bu “orantılı olma” ve “orantısız
olma” ve günümüzün “makbül beden”
görüntüsünün ve buna tepkinin gezi sonrasında ve gezi sürecinde dolaşıma
sokulan ve amacı direnişe destek olmak ya da direnişin sanatçının zihninde
yaratığı etkiyi yansıtmak olan eserlere artık odaklanabiliriz.
(Gezi resminde üretilen orantılı beden-güç-haz örnekleri)
(Gezi resminde üretilen orantısız beden -masumiyet örnekleri)
(Gezi resminde üretilen orantısız beden-Korku örnekleri)
Tüm resimleri tek tek inceleyecek kadar alana sahip olmadığımızdan dolayı birkaç tanesini analize tabi tutabiliriz.Örneğin kitap
okuyan direnişçi imgesi Gezi sırasında ve sonrasında tekrar tekrar dolaşıma
sokulmuştur.Gücü’nü kültürden alan bu imge’de "IQ’izm ve diplomacılık" olarak tanımlanan ve modern elitist eğitim
anlayışının fırsat yaratma ya da fırsatlara ulaşma noktasında denklik
ilizyonuyla ürettiği ve meşrulaştırdığı eşitsizliğin “direnişçi” tarafından baskıya uğrayan
bedeni koruyan "en meşru simge" haline dönüştürülmektedir. Benzer "en meşru simge" bayrak imgesinde
görülebilir.Bayrak simgesinin kullanılmasında bayrak herhangi bir
sokak dövüşü konseptine sahip bilgisayar oyununda kullanılan silahın yerine
geçmektedir. Burada bayrak bedeni
koruyanın bir adım ötesine geçerek dövüşçünün elinde diğerini alt etmekte
kullanılan silah olması bakımından bayrağa simgesel gücünü veren kaynakların dövüşçü
istediği zaman sömürebileceğinin ve bu
mantığın ürediği ve ürettirdiği eşitsizliği meşrulaştırma noktasına
gitmektedir. Gezi olaylarını salt çevreciliğe indirgeyen ve bunu genel profil
olarak gören yeşili hem koruyan hem de deniz gözlüğünün biber gazının
etkilerinden koruması gibi bedeni koruyan olarak imgeleştirilen bakıştaki gibi
tek başınalık ve ülkeyi “sen” mi kurtaracaksın sorusuna yanıt olarak verilen “ben”
yanıtı ile zihnindeki doğruyu tek doğru sanan ve diyaloğa kapatan modern özne’nin
kısa bir özeti gibidir.
Sanatçıların söylemek istedikleri tam olarak
söylediklerimizin tersidir fakat kültür endüstrisinin yayımcısı olduğu beden
ve bu bedenin kullanış özellikleri ile tam da söylemek istediklerinin tersine
kendileri düşmekte ve bunu yaymaktadırlar. Burada sanatçının konumu iki başlı
hayvandır çünkü her ne kadar iki başlı da olsa farklı noktaları gördüğünü iddia
etse de hayvan, bedeni tektir. O beden bir yere hapistir ve birilerinin hapishanesidir.
Adorno'nun kültür endüstrisi hakkındaki makalesine buradan
Yazı için alıntılanan gezi resimlerine ve daha fazlasına ise buradan ulaşabilirsiniz.
Güzel bir mesele açmışsın lakin giriş yaptığın bağlamın uzunluğu ve ağırlığı karşısında örneklediğin çalışmaların analizi zayıf kalmış gibi. Aslında uzun sayılabilecek Hasan Sabbah metaforu yerine biyopolitik-anatomi politik meselesini biraz daha açıp örnekleri bu temelden daha çetrefilli bir şekilde sunabilirdin. Tıpkı sovyet afişlerindeki vücut geliştirmeci işçi imgesi gibi bir yerden. Gerçi afişlerde abartı unsurunu bir başka açıdan ironik bir üslup olarak da değerlendirebiliriz. Mangalarda olduğu gibi.
YanıtlaSilSonuçta kitap okuyan direnişçi imgesi gibi örneklerde, anatomi politik üzerinden ele aldığın beden imgesi ile kurduğun bağ fazla dolaylı olmuş. Daha çok başka imgeleri devreye sokmuşsun. Beden kısmı havada kalmış. Yani girişin ağırlığı karşısında (kültür endüstrisi, biyopolitik, sahte cennet vs.) son kısmındaki örnekler ezilmiş.
Afişlerdeki beden imgesinin kullanımının çözümlenmesinden ziyade bedenle birlikte verilen anlamların çözümlenmesinden birkaç tanesine odaklanarak ortaya sunulan şablonun daha açık olmasına çalıştım ve bedenin çözümlenmesini okuyucuya bırakmayı tercih ettim. Son kısımda bedeni çözümleme çabası tam da afişlerin içine düştüğü tuzağa düşmeme neden olabilirdi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilİki tarafı görebilmek ikisine de hükmetme ideali olarak değişime uğramış ve bu değişimdeki iki dünya doğu ve batı olarak yön değiştirmiştir . Doğu ve batının ne’liği tabi ki simgeyi kullanan devlete göre değişir. Selçuklularda sürekli olarak kullanıldığını ve Sabbah’ın Selçuklulara verdiği zararı ve bu zararı verirken kullandığı yöntemlerini göz önüne alınırsa analoji yerine oturabilir.
YanıtlaSil“dijital ürünlerin, makineler tarafından yaratılmış (kodlanmış, grafik motoruyla işletilen, %100 0 ve 1 lerden oluşan) olanların insanda yaratacağı gerçekliği arttırmaya ilişkin bir teknoloji.” Örneğin son kullanıcıya ulaşan yada deneme aşamasında olan ürünlere bakarsan masanın üzerinde oyun oynayan çocukları görürsün. Masa görüntüsü digital olarak yaratılmamıştır fakat masanın üstüne düşen oyunun görüntüsü dijital olarak yaratılmıştır, iki farklı görüntü birleşilirmiştir. Kullanıcının gördüğü hem masadır hem de dijital görüntüdür.
“Dolayısıyla burada Hasan Sabbah'ın uyguladığı şekliyle suikastçılarının gerçekliğini değiştirmesi ve manipüle etmesiyle bir ilişkisi yok” burada varsayımsal olarak Hasan Sabbah’ın haşhaştan dolayı olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için kendine özel teknikleri olduğu kabul edilmiştir, tabi ki kesin bir kanıt öne süremeyiz fakat haşhaşın etkisini yönlendirdiğini varsayabiliriz. Burada ki ilişki algoritmadır, çünkü algoritmayı yaratan ürünü son kullanıcıya sunan mühendislerdir, kullanıcı burada görüntü oluşumunda bağımsız değildir. Çift başlı kartal, çift başlı yılan vb. Sümerlerin sadece etkisidir, kartal farklı bir anlama gelirken yılan farklı anlama gelir ve bu anlamlar dönemine göre değişir. Osmanlılarda sadece saltanat kayıklarında kullanılır. Çift başlı kartal’ın hakimiyeti doğu- batı çatışmasına dair bir çok okuma vardır fakat bu en bilinenidir, çıkış noktası ise kadim yer üstü ve yer altı muhabbetidir.
“Elinde kitap okuyan” sanırım bunun için farklı bir yazı hazırlamak gerekiyor IQ’izm nedir diplomacılık nedir fakat J.J. Macionis’e bakılabilir.