30 Ağustos 2013

4 Anatomi-politik ve Gezi Resmi


Cennetin küçük bir prototipidir Sabbah’ın vadisi, gücün ve gücün etkisinin sadece sayılarla ölçülemeyeceğinin tarihin tozlu sayfalarında kalmış eski bir kanıtı. Korku, arzu ve masumiyet arasındaki geçişlerde saklıdır Sabbah’ın oyunu, oyunun bilinen silahı ise küçük bir bitki; haşhaş.  Kadın ve haşhaş, Haşhaşi’ye cenneti kısa bir süre de olsa yaşanabilir kılar. Bu kısa cennet molasını  sonsuz kılmak için ise gereken tek şey; cennetin kapısının anahtarını tutana mutlak itaattir , mutlak itaat sadece korkuyu değil aynı anda bu cennete geri dönüş arzusunu da barındırır. “Hazza giden yol hazdan önemlidir” görüşünün tersi söz konusudur burada; gidilen yol önemsizleşmektedir. Haşhaşi’nin gözünde mutlak geçiş hakkı kazanmak için gerçekleşecek ölüm ne aranılandır ne de son nokta, sadece bir adımdır.Cennetin anahtarını elinde tutan bir insanın sözlerini dinlemek yeterlidir cennete gidebilmek için, bu nedenle fazla okumaya gerek yoktur. Görev ne olursa olsun eğer görev emrini cennetin anahtarını elinde tutan veriyorsa o görev masumdur çünkü cennetin anahtarını elinde tutabildiğine göre o komutan masum bir komutandır. Hassan Sabbah cenneti kısa süreli de olsa görünür ve ulaşılabilir kılarak dolaylı yoldan kendi masumluğunu ve görevlerin masumluğunu tesis eder. Hassan Sabbah’ın gücü bu masumluktan da beslenir. Temelleri Sümerlerin yer altını ve gök yüzünü kapsayan mitolojisinde bulunan iki başlı hayvanın vücuda gelmiş halidir Sabbah, hem bu dünyayı görebilir hem de öte dünyayı.Haşhaşın etkisi vadideki hurilere ya da vadiyi kaplayan bitki örtüsüne dair değildir, haşhaşın etkisi Haşhaşi’nin algı dünyasınadır. Fakat burada küçük bir sorun vardır, haşhaşın etkisi Haşhaşi’nin geçmişinde bulunan korkuları ya da unutmak istediği olayları da patlatabilir ve Sabbah’ın Haşhaşi’yi içine sokmak istediği cennet Haşhaşi tarafından cehenneme dönüşebilir. Bu sorunu atlatmak için mutlaka Sabbah’ın taktikleri olduğunu ve Haşhaşi’nin algısı üzerinde haşhaşın da dışında Sabbah’ında yönlendirmesi olduğunu varsayabiliriz. Burada Sabbah salt cennetin göstericisi, anahtarın sahibi değil aynı zamanda cennetin kurucusu ve yönlendiricisidir. 

“Artırılmış Gerçeklik” tam da Hasan Sabbah’ın konumuna işaret eder; nesneyi değil nesnelerin algılanmasını değiştiren Artırılmış Gerçeklik, ürünü kullanan kullanıcıya farklı bir dünya açar. Bu açma da kullanılan araç ise Sabbah’ın haşhaşı değil bilgisayar tarafından üretilen ses ve görüntüdür. Burada gerçekliği değiştiren bilgisayardır ve bilgisayar bu değişikliği kodlamacılarının algoritmaları çerçevesinde gerçekleştirir. Artırılmış Gerçeklik ile artık masa sadece masa değildir, bilgisayar desteği sayesinde istenildiği anda bilgisayara karşı satranç oynanabilen bir oyun alanıdır ve ortada satranç takımı yoktur, satranç sadece artırılmış gerçekliği kullanıcının algılamasını sağlayan görüntüleme teknolojilerinde vardır. Sanal ve gerçeğin iç içe geçmişliği söz konusudur burada ve zihin her iki dünyayı da algılayabiliyordur, Artırılmış Gerçeklik ile iki başlı hayvan noktasına bu sefer son kullanıcı geçmiştir. 

Artırılmış Gerçeklik’in tam da iki başlı hayvan yaratma noktasını Adorno’nun kültür endüstrisi tartışmalarına atıfla; kültür endüstrisinin ürünlerinden etkilenen ve bu ürünleri değişime uğratarak geçmişini, anı’nı ya da tanık olduğu olayları ya da eleştirisini bu değiştirdiği ürünlerle anlatan fakat bu değişim sonucunda kar beklemeyen, kısacası ana güdülenmesi kar olmayan ve bu yarattığı eseri sanal ortamda dolaşıma sunan sanatçının konumu anlatabilmek içinde kullanabilir miyiz?

Öncelikle Adorno kültür endüstrisi terimini kullanırken endüstrinin sınırlarını çizerken kar beklentisini odak noktaya yerleştirmiştir ve burada endüstri ile ifade edilen ürünün dağıtımının rasyonelleşmesi ve malın standartlaşma sürecidir. Ayrıca  kültür endüstrisinin önemli  özelliklerinden birinin ise kendisinin tüketicilere değil tüketicileri kasıtlı olarak uydurması olduğunu vurgular. Foucault’un panapticon metaforuyla anlatılmak istenen nettir; Hayatın her noktasını iktidarın nesnesi haline gelirken,  iktidarın  “görünür” kılmak ve  göründüğü anın mahkum tarafından  bilinip bilinmemesinin   belirsizliği  nedeniyle “salt görünür olunduğu bilgisi” mahkum  eylemlerine yön verilir ve bu noktadan sonra mahkum için  görünmek önemsizdir  ana tuzak “görünür” olmaktır. Tamda görünür kılınma noktasında mahkumların hayatlarını kontrol etmeye yarayan bio-iktidar geliştirilmiştir ve anatomi-politik ile bio-politik iki anahtar kavram olarak karşımıza çıkar. Bio-politik nüfusa hedeflenmiş iken anatomi-politik bedene hedeflenmiştir. Bio-politik ile nüfus denetim altında tutulurken anatomi politikle beden denetim altında tutulur. Denetim altında tutma onu engelleme, baskı altına almaktan ziyade onu dönüştürmedir ve iktidarın üreticiliği bu noktada ortaya çıkar. Artırılmış Gerçeklik’i bu noktada farklı bir okumaya tabi tutabiliriz, kültür endüstrisi kitleleri nesneleştirmekle kalmayıp “kitlenin” algılanmasını da yönlendirmektedir,  aynı anda bedeni nesneleştirmekle kalmayıp  “bedenin” algılanmasını da yönlendirmektedir. Artırılmış Gerçeklik  ise örneğin karşınızda gördüğünüz koltuktan akan filmi izlemektir fakat sadece gözlüğe düşen koltuğun görüntüsü üzerine gözlük film ile bu görüntüyü birleştirmiştir. Koltuk sizin gözlükle ya da gözlüksüz algıladığınızdan daha fazlasıdır fakat bakışınız koltuğu hapseder bu salt görme noktası kültür endüstrisinin kitleye yaptığıdır, kitle kültür endüstrilerinin değiştirip yansıttığından  çok daha fazlasıydır . Artırılmış Gerçeklik  koltuk olarak hapsedilen ve algılanan nesnenin üzerine algoritmalar çerçevesinde üretilmiş görüntüyü giydirir ve nesne değişmese de nesnenin algısı ikinci defa değişir. Benzer etkiyi kültür endüstrilerinin ürünlerini değiştirerek tekrar dolaşıma sokan ve kar beklentisi içinde olmadığı için kültür endüstrisinden ayrılan sanatçıda yapar. Sanatçının endüstrinin ürünlerini değiştirirken kullandığı bakış ise Artırılmış Gerçeklik’i  arkasında yatan algoritma paraleldir.
     
Bu açıdan bakıldığında sanatçının bakışı, algoritma ve Hasan Sabbah’ın teknikleri aynı düzlemde okunabilir. Fakat burada sanatçı bu tekrar üretim sürecinde kültür endüstrisinin etkisinden ne kadar kurtulabilmiştir sorusu karşımıza çıkar. Sanatçının ürünü değiştirmesi ve kültür endüstrisinin ürünlerden kar noktasında ayrılması endüstrinin nesneyi algılama noktasındaki etkilerinden sanatçının sıyrıldığı anlamına mı gelir? Bu sorunun cevabını ise Gezi sürecinde ve sonrasında üretilen ve dağıtıma sokulan ve kar amacı gütmeyen amacı direnişe destek olmak ve direnişin sanatçı üzerinde yarattığı etkiyi yansıtmak olan eserlerde arayabiliriz.

(Kültür endüstrisinde sıkça kullanılan
 orantısız beden -masumiyet örneği)                                     (Kültür endüstrisinde sıkça kullanılan
                                                                                                   orantısız beden- komedi örneği) 



                                                                         
 (Kültür endüstrisinde sıkça kullanılan
 orantılı  beden  güç ve haz örneği)
      
Gezide kullanılan “zıplamak selüloitlere iyi gelir” “ direniş zayıflatır” “biber gazı cildi güzelleştirir” sloganları kültür endüstrisinin görünür ve ulaşılabilir kıldığıanatomi-politik’e tepki olarak okumak mümkündür. Kültür endüstrisi ürünlerinde bedenin zayıf, deformesiz ,kaslı, orantılı hatlı yönlendirmesi salt beyaz yakalı bedeninin değil, makbul vatandaşın izdüşümüdür ve sürekli ekrana düşerek görünür kılınması bedeni salt tüketim nesnesine indirgemek değil “makbül bedenin” anatomi-politiğidir. Bedenin bu algısından farklı olarak özellikle Japon Mangalarında etkisiyle üretilen ve dolaşıma sokulan fakat direniş öğesi olarak okuyamayacağımız daha çok “komedi” ya da “korku” unsurunu artırmak için kullanılan orantısız bedende bulunur. Orantılı beden arzu, güç iken orantısız beden korkulan ya da gülünen bedendir. Orantısız beden içerdiği komedi öğelerinden ve orantılı bedende olduğu gibi arzulanan ve ulaşılmak için rekabet halinde olunan beden olmadığı için  aynı zamanda masumiyeti de içerir.
Komedi, korku ve masumiyet unsuru olarak kullanılan orantısızlık ve güç, etki, haz unsuru olarak kullanılan orantılı beden kültür endüstrisiyle dolaşan anatomi-politik’in yansımalarıdır. Bu “orantılı olma” ve “orantısız olma” ve günümüzün “makbül beden” görüntüsünün ve buna tepkinin gezi sonrasında ve gezi sürecinde dolaşıma sokulan ve amacı direnişe destek olmak ya da direnişin sanatçının zihninde yaratığı etkiyi yansıtmak olan eserlere artık odaklanabiliriz.


(Gezi resminde  üretilen orantılı beden-güç-haz örnekleri)


                                              



















                                                                           









































                                                                      
















  






 (Gezi resminde  üretilen  orantısız beden -masumiyet örnekleri)


































































(Gezi resminde  üretilen  orantısız beden-Korku örnekleri)





















Tüm resimleri tek tek inceleyecek kadar alana sahip olmadığımızdan dolayı birkaç tanesini analize tabi tutabiliriz.Örneğin kitap okuyan direnişçi imgesi Gezi sırasında ve sonrasında tekrar tekrar dolaşıma sokulmuştur.Gücü’nü kültürden alan bu imge’de "IQ’izm ve diplomacılık" olarak tanımlanan ve modern elitist eğitim anlayışının fırsat yaratma ya da fırsatlara ulaşma noktasında denklik ilizyonuyla ürettiği ve meşrulaştırdığı eşitsizliğin “direnişçi” tarafından baskıya uğrayan  bedeni koruyan "en meşru simge" haline dönüştürülmektedir. Benzer "en meşru simge" bayrak imgesinde görülebilir.Bayrak simgesinin kullanılmasında bayrak herhangi bir sokak dövüşü konseptine sahip bilgisayar oyununda kullanılan silahın yerine geçmektedir. Burada bayrak bedeni koruyanın bir adım ötesine geçerek dövüşçünün elinde diğerini alt etmekte kullanılan silah olması bakımından bayrağa simgesel gücünü veren kaynakların dövüşçü istediği zaman sömürebileceğinin ve bu mantığın ürediği ve ürettirdiği eşitsizliği meşrulaştırma noktasına gitmektedir. Gezi olaylarını salt çevreciliğe indirgeyen ve bunu genel profil olarak gören yeşili hem koruyan hem de deniz gözlüğünün biber gazının etkilerinden koruması gibi bedeni koruyan olarak imgeleştirilen bakıştaki gibi tek başınalık ve ülkeyi “sen” mi kurtaracaksın sorusuna yanıt olarak verilen “ben” yanıtı ile zihnindeki doğruyu tek doğru sanan ve diyaloğa kapatan modern özne’nin kısa bir özeti gibidir.

Sanatçıların söylemek istedikleri tam olarak söylediklerimizin tersidir fakat kültür endüstrisinin yayımcısı olduğu beden ve bu bedenin kullanış özellikleri ile tam da söylemek istediklerinin tersine kendileri düşmekte ve  bunu yaymaktadırlar. Burada sanatçının konumu iki başlı hayvandır çünkü her ne kadar iki başlı da olsa farklı noktaları gördüğünü iddia etse de hayvan, bedeni tektir. O beden bir yere hapistir ve birilerinin hapishanesidir.

Adorno'nun kültür endüstrisi hakkındaki makalesine buradan
Yazı için  alıntılanan gezi resimlerine  ve daha fazlasına ise  buradan ulaşabilirsiniz. 

4 yorum:

  1. Güzel bir mesele açmışsın lakin giriş yaptığın bağlamın uzunluğu ve ağırlığı karşısında örneklediğin çalışmaların analizi zayıf kalmış gibi. Aslında uzun sayılabilecek Hasan Sabbah metaforu yerine biyopolitik-anatomi politik meselesini biraz daha açıp örnekleri bu temelden daha çetrefilli bir şekilde sunabilirdin. Tıpkı sovyet afişlerindeki vücut geliştirmeci işçi imgesi gibi bir yerden. Gerçi afişlerde abartı unsurunu bir başka açıdan ironik bir üslup olarak da değerlendirebiliriz. Mangalarda olduğu gibi.

    Sonuçta kitap okuyan direnişçi imgesi gibi örneklerde, anatomi politik üzerinden ele aldığın beden imgesi ile kurduğun bağ fazla dolaylı olmuş. Daha çok başka imgeleri devreye sokmuşsun. Beden kısmı havada kalmış. Yani girişin ağırlığı karşısında (kültür endüstrisi, biyopolitik, sahte cennet vs.) son kısmındaki örnekler ezilmiş.

    YanıtlaSil
  2. Afişlerdeki beden imgesinin kullanımının çözümlenmesinden ziyade bedenle birlikte verilen anlamların çözümlenmesinden birkaç tanesine odaklanarak ortaya sunulan şablonun daha açık olmasına çalıştım ve bedenin çözümlenmesini okuyucuya bırakmayı tercih ettim. Son kısımda bedeni çözümleme çabası tam da afişlerin içine düştüğü tuzağa düşmeme neden olabilirdi.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. İki tarafı görebilmek ikisine de hükmetme ideali olarak değişime uğramış ve bu değişimdeki iki dünya doğu ve batı olarak yön değiştirmiştir . Doğu ve batının ne’liği tabi ki simgeyi kullanan devlete göre değişir. Selçuklularda sürekli olarak kullanıldığını ve Sabbah’ın Selçuklulara verdiği zararı ve bu zararı verirken kullandığı yöntemlerini göz önüne alınırsa analoji yerine oturabilir.
    “dijital ürünlerin, makineler tarafından yaratılmış (kodlanmış, grafik motoruyla işletilen, %100 0 ve 1 lerden oluşan) olanların insanda yaratacağı gerçekliği arttırmaya ilişkin bir teknoloji.” Örneğin son kullanıcıya ulaşan yada deneme aşamasında olan ürünlere bakarsan masanın üzerinde oyun oynayan çocukları görürsün. Masa görüntüsü digital olarak yaratılmamıştır fakat masanın üstüne düşen oyunun görüntüsü dijital olarak yaratılmıştır, iki farklı görüntü birleşilirmiştir. Kullanıcının gördüğü hem masadır hem de dijital görüntüdür.
    “Dolayısıyla burada Hasan Sabbah'ın uyguladığı şekliyle suikastçılarının gerçekliğini değiştirmesi ve manipüle etmesiyle bir ilişkisi yok” burada varsayımsal olarak Hasan Sabbah’ın haşhaştan dolayı olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için kendine özel teknikleri olduğu kabul edilmiştir, tabi ki kesin bir kanıt öne süremeyiz fakat haşhaşın etkisini yönlendirdiğini varsayabiliriz. Burada ki ilişki algoritmadır, çünkü algoritmayı yaratan ürünü son kullanıcıya sunan mühendislerdir, kullanıcı burada görüntü oluşumunda bağımsız değildir. Çift başlı kartal, çift başlı yılan vb. Sümerlerin sadece etkisidir, kartal farklı bir anlama gelirken yılan farklı anlama gelir ve bu anlamlar dönemine göre değişir. Osmanlılarda sadece saltanat kayıklarında kullanılır. Çift başlı kartal’ın hakimiyeti doğu- batı çatışmasına dair bir çok okuma vardır fakat bu en bilinenidir, çıkış noktası ise kadim yer üstü ve yer altı muhabbetidir.
    “Elinde kitap okuyan” sanırım bunun için farklı bir yazı hazırlamak gerekiyor IQ’izm nedir diplomacılık nedir fakat J.J. Macionis’e bakılabilir.

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye